Nesil topluluğu ve dergisi hakkında bilgi verdiğim iki yazımı yukarıdaki başlıkla bitirmiş, cevabını da bu yazıya bırakmıştım. Din eğitim ve öğretimi veren okulları bazı gruplar ve partiler, laik eğitim öğretim kurumlarını da laikçiler ve solcular arka bahçeleri haline getirmek için uğraş verdiler, taze fidanları meyve vermeye bırakmadılar, en güzel çağlarını heba, hatta kanlarını sebil eylediler. Mesela İmam Hatip Okullarında ve Yüksek İslam Enstitülerinde pek solcu yoktu ama Akıncı, Ülkücü, Nurcu,
Nesil topluluğu ve dergisi hakkında bilgi verdiğim iki yazımı yukarıdaki başlıkla bitirmiş, cevabını da bu yazıya bırakmıştım.
Din eğitim ve öğretimi veren okulları bazı gruplar ve partiler, laik eğitim öğretim kurumlarını da laikçiler ve solcular arka bahçeleri haline getirmek için uğraş verdiler, taze fidanları meyve vermeye bırakmadılar, en güzel çağlarını heba, hatta kanlarını sebil eylediler.
Mesela İmam Hatip Okullarında ve Yüksek İslam Enstitülerinde pek solcu yoktu ama Akıncı, Ülkücü, Nurcu, Tarikatçı… öğrenci grupları vardı. Bunların kavga ettikleri, birbirini yaraladıkları da oldu. Bir kısım öğretmenler de bu gruplardan birine bağlı idiler. Bizim gibi, gruplardan bağımsız, İslamcı ve kaliteli öğretici-eğitici olanları, grup bağlıları saygıya layık görmüyorlar, hatta şiddete muhatap kıldıkları da oluyordu.
Biz, Allah ve Resulünden başka “günah işlemez, hata etmez, her dediğine uyulur” bir kimsen olmadığını, olmayacağını, söyleyene değil, söze bakarak ve düşünerek bilgi ve hüküm sahibi olmayı, muhalif düşünceye saygılı olmakla beraber ne ona düşman, ne kendininkine bağlı ol(ma)mayı bağlayıcı kurallar olarak benimsemiştik. Bize göre İslam’a hizmet için önce hizmet edecek olanların iyi Müslümanlar olmaları, doğru bilgi ve hikmetten nasipli olmaları, yakından uzağa sözlü ve daha etkilisi güzel örneklik ile İslam’ı tebliğ (davet/dâva) etmeleri, genciyle yetişkiniyle halkı (tabanı) yeniden İslam’a getirdikten sonra -ki, bu yıllarca çalışma ile olacaktı- tavanın; yani sosyal ve siyasi hayatın tabii olarak İslâmîleşeceğini… söylüyor ve savunuyorduk.
Gruplar ve grupçular ise ya bir partiye hizmet edip onu iktidara getirerek veya bir yanılmaza bağlanıp eteğine yapışarak İslamlaşmanın (kurtuluşun) gerçekleşeceğine inanıyorlardı. İşte bu inançta olanlar ve daha ziyade parti siyaseti yapanlar çocuklarımızı zayi ettiler.
Bir genç düşünün:
Biz ona diyoruz ki, “iyi Müslüman ol, doğru olanı öğren, tebliğ ve temsil yoluyla insanları İslam’a davet et (eğitim/öğretim yap); bunu hakkıyla yaparsak belki yirmi yıl sonra toplumda iyiye doğru bir değişim olabilir” diyoruz.
Particiler ona diyorlar ki:
“Bize hizmet et, dersi mersi idare et, sizi ilim milim diye oyalayan satılmış hocaları dinleme, biz yakın zamanda iktidara gelip amacı gerçekleştireceğiz”.
Siz genç olsanız kimin peşinden giderdiniz.
Öğrenciler kısa sürede sonuç vadeden hayalcileri ve/veya yalancıları tercih ettiler, bize sadık kalanları tehdit ettiler, hatta şiddet uyguladılar, dergimizin okunması ve satılmasını engellediler, nihayet tiraj 500 civarına düşünce yayını durdurduk, ortalık toz dumandı, ufuk aydınlanıncaya kadar da dar kadro hizmete karar verdik:
Kitaplar ve makaleler yazdık, konuşmalar yaptık, görevimizi en iyi yapmaya çalıştık, yolunu yöntemini beğendiğimiz STK’lara destek verdik, kabiliyetli öğrencilerin kapasitelerini tam kullanmalarına yardımcı olduk, İslam Araştırmaları Merkezini kurduk, ümmetin yüz akı 44 büyük cilt telif İslam Ansiklopedisi’ne vücut verdik, kaliteli İslam insanı yetiştirmeye maddi ve manevi destek verdik, benzeri oldukça az bir araştırma kütüphanesi tesis ettik, yetişen ilim adamlarımızın yüksek öğretim yapabilmeleri için birçok engeli aşarak bir üniversite açtık…
Engelleme ve baskı diyorum da bazı kimseler buna inanmakta zorlanıyorlar. Önceki iki yazımı okuyan, alttan yukarıya doğru her düzeyde başarılı hizmetler vermiş olan bir dostumuz şu hatırasını yazıp göndermiş, yazıyı onunla bitireyim:
Sayın Hayrettin Hocam!
Ben, 1 Mayıs 1976 tarihinden itibaren Çorum İl Müftü Yardımcısı olarak atandım ve “NESİL” dergisinin çıktığı 1 Ekim 1976 tarihinde Çorum İl Müftü Vekili olarak göreve devam ediyordum. Merhûm Naim Arınık ile Hüseyin Ceylan, müftülüğün hemen bitişiğinde küçük bir kırtasiye dükkânı açmışlardı. Burada, Nesil dergisini de satmaya başladılar. Ancak o gününün Merhûm Erbakan hayranlarından bazıları Nesil dergisinin aleyhinde konuşuyorlar, bunun için de Merhûmların dükkanında Nesil dergisi satılıyor diye dükkâna girmiyorlar ve menfi propaganda yapıyorlardı.
Propagandanın ana sebebi de NESİL dergisinin ismi idi. Yani şöyle diyorlardı: “NESİL= NECMETTİR ERBAKAN’I SİL”
Biz de “NESİL dergisinin bu isimle çıkartılmasında kesinlikle böyle bir düşünce söz konusu değildir” diye değişik mahfillerde açıklamalar yapıyorduk.
Bunlar da benim hatırladıklarım. Selam ve hürmetlerimi arz ederken ellerinizden öper, sağlık ve afiyet içerisinde bir ömür geçirmenizi Yüce Allah’tan niyaz ederim (M. Ç.).