Akıl: -Nefis kardeş, biliyorsun ki, ikimiz bir vücuttayız, vücudu koruyamazsak, bu, ikimizin de felâketi, sonu, acısı, kaybı… olur. Gel seninle kardeş olup vücudu doğru yönetelim; bunun şartı da -bazen sapsan da sen de bunu bilirsin- benim önde olmamdır. Nefis: -Seni çok dinledim, beni hız ve hazdan alıkoymak için bin dereden su getiriyorsun, benin önceliğim vücudu korumak değil; arzularımı, ihtiraslarımı, öfkemi, kinimi… tatmindir. Bunlar olmazsa vücudun ne değeri var. Akıl: -Nefis kardeş, vücut
-Nefis kardeş, biliyorsun ki, ikimiz bir vücuttayız, vücudu koruyamazsak, bu, ikimizin de felâketi, sonu, acısı, kaybı… olur. Gel seninle kardeş olup vücudu doğru yönetelim; bunun şartı da -bazen sapsan da sen de bunu bilirsin- benim önde olmamdır.
-Seni çok dinledim, beni hız ve hazdan alıkoymak için bin dereden su getiriyorsun, benin önceliğim vücudu korumak değil; arzularımı, ihtiraslarımı, öfkemi, kinimi… tatmindir. Bunlar olmazsa vücudun ne değeri var.
-Nefis kardeş, vücut olmazsa senin dediklerin de olmaz, bunu bilmez misin! Gel hikmete râm olalım, iyi, doğru, güzel, madde ve manada faydalı/hayırlı olanı gerçekleştirmek için iş birliği yapalım; bunu yaparsak hem vücudu koruruz hem de senin meşru ve makul arzuların ile benim kurtarıcı kılavuzluğum gerçekleşir.
-“Kurtarıcı kılavuzluk” da ne demek! Mâdem böyle de birçok durumda benim arzularımı azami tatmine niçin yardımcı ve yol gösterici oluyorsun.
-Bu tespitin doğru, bu, benim de handikapım, ama benim için bir çare, bir tedavi yolu var: İlâhî irşad. Ben kendimi kendime yeterli görmez, ilâhî irşaddan yardım alırsam ve aldığım sürece sana yanlış kılavuzluk yapmam, yapamam!
-Sen diyorsun ki, din, akıl, meşru kamu yararı uğrunda bazı arzularından vazgeç, bazı sıkıntılara bir süre katlan, olupbitenleri doğru oku, bir adım atarken sonraki adımların seni nereye götürdüğünü hesaba kat… Bunu yaparsan benim gösterdiğim yoldan ayrılmazsan hem vücudu koruruz hem de zaman için de meşru hazlarının ve arzularının tatmini artar. Evet sen böyle diyorsun. Ben de diyorum ki, geleceği bilemem, şimdi niçin sıkıntı çekeyim, sonuç ne olursa olsun ben haz peşinde, kendi menfaatim peşinde olurum.
-Anlaşılan seni iknada zorlanacağım, belki şu hikâye işe yarayabilir (Kelile ve Dimne’den):
Bir kedi yolda giderken kemiğe benzer bir törpü görüyor, yağlı kemik sanarak hırsla yalamaya başlıyor, yalayınca dili kanıyor, kanı da gördüğü nesneden sanıyor, tabii kanın lezzeti onu öyle tahrik ediyor ki, dilinin acısını fark edemiyor, kan çoğaldıkça daha hırsla ve daha hızlı yalıyor, yaladıkça dil tükeniyor… derken sonunda bir de görüyor ki dili yok olmuş; hem de onu başkası değil, kendisi yok etmiş!!!
-Hikâye beni etkilemedi diyemem ama seni önüme geçirecek kadar değil, yine de konuşmaya meylim arttı, ara sıra konuşalım.