AK Parti’nin kuruluş çalışmalarına katılıp, yine bu partiden 2002’den itibaren Ankara, Kırıkkale ve Van’dan Milletvekili seçilerek, 58. ve 59. Hükumette devlet, 60. Hükümette içişleri bakanı ve 61. Hükümette ise başbakan yardımcısı olarak büyük görevler üstlenen Beşir Atalay (d. 1947), siyasete atılmadan önce de Kırıkkale Üniversitesi kurucu rektörü iken 28 Şubat Post-modern Darbesi’nde görevinden alınmış olmakla zaten Türkiye genel siyasetinin içinde olan biriydi. Atalay, partici olarak siyasetini
AK Parti’nin kuruluş çalışmalarına katılıp, yine bu partiden 2002’den itibaren Ankara, Kırıkkale ve Van’dan Milletvekili seçilerek, 58. ve 59. Hükumette devlet, 60. Hükümette içişleri bakanı ve 61. Hükümette ise başbakan yardımcısı olarak büyük görevler üstlenen Beşir Atalay (d. 1947), siyasete atılmadan önce de Kırıkkale Üniversitesi kurucu rektörü iken 28 Şubat Post-modern Darbesi’nde görevinden alınmış olmakla zaten Türkiye genel siyasetinin içinde olan biriydi.
Atalay, partici olarak siyasetini de çok büyük oranda etkileyen bu genel siyasetteki yerini, kimliğini, düşüncelerini, ilgili hâl ve hareketlerini “Dünden Bugüne Anılar” üst başlığı altında Sadece Yaşayıp Yazdıklarım adıyla kitaplaştırdı (Kapı, 2025).
Bu kitabında, hayatının ve anılarının aktif siyaset döneminden öncekileri konu edindiğini yani çocukluğundan hatırladığı tablolardan, 58. Hükümetin üyesi olarak katıldığı 19 Kasım 2002 tarihindeki ilk toplantıya kadar geçen zamanı ana hatlarıyla anlattığını belirten Atalay, bakan olarak görev yaptığı sonraki on iki yılın anılarını ayrıca kitaplaştıracağını vadederek “AK Parti’nin özellikle ilk iki döneminin ve daha sonra ilk üç döneminin iyi bir değerlendirmesinin yapılması ve ayrıntılı şekilde ortaya konulmasının anlam ve faydasına çok inanıyorum. İnşallah, yine kendi anılarım ve bakışım olarak bunu yapmaya çalışacağım. Çünkü, bazen genellemeler halinde, bazı İslâm Ülkelerinde İslâmî kesimlerin (siyasi jargonda İslamcıların) son elli yılda siyaset ve iktidarla buluşmasının sonuçlarının çok da başarılı olmadığı, çağı etkileyecek iyi modeller ortaya koyamadıkları yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır. Ben de şahsen büyük oranda buna katılıyorum, ancak şüphesiz bu çok kapsamlı bir analiz konusudur. Genellemelerden ziyade her bir örneği ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor. Türkiye örneğine bu yönden bakarsak, genel olarak AK Parti Hükümetlerinin özellikle ilk iki döneminin birçok açıdan özgünlükler taşıdığını hepimiz biliyoruz. Bu dönemlerin atmosferini, hassasiyetlerini, temel stratejisini ve ilkelerini, başlıca dinamiklerini, başarının temelindeki sebepleri iyi analiz etmek gerekiyor. (…)
Dolayısıyla, bu birinci kitap, önemli dönemleri kapsayan, iyi arka plan vermeye çalıştığım, ancak aile kökenimden başlayarak kişisel hayatımı, yetişmemi, etkilendiğim ortam ve kişileri de içine alan, bir anlamda daha özel hayatım gibi algılanabilir. Ancak, hepten böyle de değil, geniş bir yakın tarih perspektifi sunmaya çalıştım. İkinci kitap ise, bir anlamda, daha siyasal anılarımdan oluşan, biraz kurumsal bir siyaset kitabı olacaktır. AK Parti’nin kuruluşundan itibaren ayrı bir kitap şeklinde ele alınması da düşünülmüştür, ancak ben anılarımı kendi hayat çizgim ve serüvenim olarak planladım. AK Parti’nin kuruluş süreci, benim ANAR dönemim içinde gerçekleşmiştir ve ben de bu sıralamaya uymuş oldum. İkinci kitap da yine benim gözümden ve dolayısıyla benim anılarım ve değerlendirmelerim olacaktır.
Bilindiği gibi açık toplumlarda, kamusal sorumluluk üstlenmiş kişilerin ‘hesap verme sorumluluğu’ ve vatandaşların da ‘bilme hakkı’ önem taşır. Anılar, bu anlamda da bu ilkeye bir saygı değeri taşıyabilir” demektedir.
Atalay’ın çerçevesini çizdiği bu özel hayat içinde ailesinin, eğitim yıllarındaki arkadaşlık ve dostluklarının, başkalarının hayatına bilinçli olarak dahil olmasının, yani cemaat ruhunu Kırıkkale Nur Camii çevresinde kazanmasının üstünde özellikle durulması gerekir.
Atalay’ın zamanla akademisyen olarak kamusal bir boyut da yüklenecek olan özel hayatındaki ani değişmelere, kırılmalara, yükselmelere… bu cemaat ruhunda sabit durarak müteşerri, mütevekkil ve mütehammil bir bakış açısıyla mukabele ettiği şu satırlarından anlaşılmaktadır:
“…Hayatınızdaki zorlukları da düşünerek, hep ‘açık toplumcu’, özgürlükçü, insanları iki yüzlülüğe teşvik etmeyen, düşüncesini özgürce ve korkusuzca ifade etme, inandığı gibi yaşama imkânı sağlayan sistemlerden yana oldum ve o sistemleri çok sevdim. İslâm inanç sistemimizin de bunun en önemli ifadesi ve garantisi olduğuna hep inandım ve inanıyorum. (…)
Hayata hep büyük resmi, ana amacı, temel rotayı nazara alarak bakmaya çalıştım. Kişisel kin, nefret, intikam, kıskançlık gibi duygulardan uzak durmaya gayret gösterdiğimi düşünüyorum. Farklı dönemlerde çetin mücadelelerimiz, tarihi hesaplaşmalarımız oldu. Ama bu hatıratta kimseyle hesaplaşmalara veya çekişmelere alan açma gibi bir niyetimiz yok. Yaşananlar yaşandı, olanlar oldu, tarihteki yerini aldı. Benim için şimdi muhasebe zamanı.”
Bir devlet adamı olarak Beşir Atalay’ın bu muhasebe zamanı, bizim doğru düşünmemize ve eylememize de mutlaka önemli bir katlı sağlayacaktır.