İbni Sina 10 yaşında Kur’ân’ı ezberlediği için İbni Sina olmuştu. 18 yaşına geldiğinde dil ilimlerinden fikha, usûl ilimlerinden tıbba ve felsefeye dâir öğreneceği bütün ilimleri öğrenmişti. Bu ülkede 28 Şubat rezaleti ve cinayeti yaşandı: 15 yaşına kadar çocukların Kur’ân okumaları yasaklandı. İhanettir bu. Bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihanetlerden biri. Biz İbni Sina’ları, İbn Haldun’ları, Büyük Sinan’ları yetiştirmemizi Kur’ân’ı eğitimin ana kaynağı yapmamıza borçluyuz. Kur’ân, fıkhın da
İbni Sina 10 yaşında Kur’ân’ı ezberlediği için İbni Sina olmuştu. 18 yaşına geldiğinde dil ilimlerinden fikha, usûl ilimlerinden tıbba ve felsefeye dâir öğreneceği bütün ilimleri öğrenmişti.
Bu ülkede 28 Şubat rezaleti ve cinayeti yaşandı: 15 yaşına kadar çocukların Kur’ân okumaları yasaklandı. İhanettir bu. Bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihanetlerden biri. Biz İbni Sina’ları, İbn Haldun’ları, Büyük Sinan’ları yetiştirmemizi Kur’ân’ı eğitimin ana kaynağı yapmamıza borçluyuz.
Kur’ân, fıkhın da kaynağı, fiziğin de; matematiğin de kaynağı, metafiziğin de. Yeniden dünya çapında büyük öncüler yetiştirmek istiyorsak kurucu kaynaklarımıza dönmek zorundayız. Bugün burada böyle bir örnek çalışmanın hikâyesini anlatan güzel bir yazı sunuyorum. Bugün MTO’muzun parlak isimlerinden ve kalemlerinden matematik öğretmeni Mehmet Varıcı hocamızın, görev yaptığı okulda müşahhas olarak yaşadıklarından ve gözlemlerinden yola çıkarak İmam Hatip orta okullarında verilen hafızlık eğitimine, boyutlarına, kazandırdıklarına ve diğer eğitimlerden farklarına dâir yazdığı güzel bir makaleyi paylaşıyorum sizlerle.
***
Sakarya Hafızlık İHO’da hiçbir şey statik değil, sürekli gelişiyor. Eğitimciler olarak biz de kendimizi yenilemek için çalıştaylar düzenliyoruz. Hafızlık ve akademik başarının nasıl daha iyi entegre edilebileceğini, öğrencilerin motivasyonunu nasıl daha da artırabileceğimizi tartışıyoruz.
Eğitimin durağan olmadığına inanıyor, yeni yollar arıyoruz.
Ancak bu yolculuğun en önemli yol arkadaşlarından biri de ailelerdir. Hafızlık, yalnızca okul sınırları içinde kalan bir süreç değil; aksine, evde devam eden, aileyle şekillenen bir hayat tarzıdır. Ailelerin desteği olmadan bu sürecin sağlıklı ilerlemesi mümkün olmaz. Bazen bir öğrencinin gözlerindeki ışık, annesinin sabah kahvaltıda ettiği dua ile daha da parlar. Bazen bir babanın hafızlık sürecine olan inancı, çocuğunun azmini pekiştirir.
Ailelerin tutumu, öğrencinin hafızlık sürecine devam edip edemeyeceğini büyük ölçüde belirler. Bazı öğrenciler, evde bu bilinçle yetiştiği için okula geldiğinde çok daha hazırlıklı olurken, bazıları ise ailelerinden yeterli desteği göremediği için sürece uyum sağlamakta zorlanabiliyor. İşte burada öğretmenler ve rehberlik servisi devreye giriyor. Velilerle yapılan görüşmeler, bilinçlendirme seminerleri ve bireysel rehberlik çalışmaları sayesinde aileler, sürecin bir parçası haline getiriliyor. Çünkü bu okulda bir öğrencinin başarısı, yalnızca onun gayretine bağlı değildir; öğretmenler, aileler ve idareciler hep birlikte bu yükü paylaşırlar.