Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar merkezli El Cezire’nin (Al Jazeera) sorularını yanıtlamıştı. İlk bölümü dün yayınlanan röportajın ikinci bölümünde Fidan, Suriye’deki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Fidan, Türkiye’nin ABD’den beklentilerine ilişkin, “Özellikle Suriye’de DEAŞ’la mücadele konusunda bir ilişki parametresini yeniden gözden geçirip, Türkiye için tehdit oluşturan PKK’yı destekleme yönündeki mecburiyetten Amerika’nın çıkması gerekiyor.” dedi. Türkiye’nin Suriye’deki yeni yönetime telkinlerinin önemine dikkat çeken Bakan Fidan, Şara’nın da dünyayı okuyabilen zeki biri olduğunu söyledi. İşte Bakan Fidan’ın İran’dan İsrail’e kadar bölgesel değerlendirmelerinin detayları…
Fidan, Türkiye’nin tavsiyesinin herkesin anayasal vatandaşlıktan eşit şekilde yararlanması olduğunu ve bunun toplumsal barışa büyük hizmet edeceğini belirtti.
Bu barışın ikinci önemli ayağının da yasal devlet organları dışında hiçbir organın silah taşımaması olduğunun altını çizen Fidan, şunları kaydetti:
Fidan, ABD ve Avrupa ülkelerinin hala PKK/YPG’ye destek vermesinin sebebinin sağlanan hapishane hizmeti olduğuna dikkati çekerek, PKK/YPG’nin DEAŞ tutuklularını hapishanede tutma karşılığında, bir yalan üzerinden Suriye topraklarının üçte birini işgal ettiğini söyledi.
Fidan, bu durum için belli inisiyatifler olduğuna işaret ederek, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani ile Türkiye’nin dostluğunun son derece ileri olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin Suriye muhalefetiyle ilişkilerine dair Fidan, başından bu yana muhalefeti desteklediklerini, bu desteğin son yıllarda daha önemli hale geldiğini çünkü milyonlarca insanın iç savaştan dolayı Suriye’den Türkiye’ye yöneldiğini belirtti.
Fidan, o dönemde muhalefetin kontrolü altındaki bölgede de 5 milyondan fazla insanın yaşadığını ve rejimin ilerlemesi durumunda bu insanların Türkiye’ye yönelmemesi için muhaliflerin güçlü olması ve ateşkesin devam etmesi gerektiğini anlatarak, Türkiye’nin de bunu sağlamaya çalıştığını ifade etti.
Türkiye’ye gelen Suriyelilere büyük bir gururla ev sahipliği yaptıklarına işaret eden Fidan, “Onlar da sağ olsunlar alın teriyle çalışan insanlar. Gerçekten dürüst, namuslu insanlar. İnşallah şimdi yeni Suriye’de hepsi güvenle kendi ülkelerine dönerler.” dedi.
Fidan, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’ya yönelik diğer ülkelerden endişeler olduğunu ve sonrasında bu yaklaşımın değişimine ilişkin, Şara’nın yıllar içerisinde yanlışları görerek dersler çıkardığını ve İdlib’de toplumsal sorumluluk üstlenerek 4 milyon insanın temel ihtiyaçlarını sağlamaya çalıştığını anlattı.
Şara ile İdlib’e geldiği yıllarda tanıştığını anlatan Fidan, kendisine şu anki süreçteki yoğun temas döneminde de İslam, demokrasi, halka hizmet, temel hizmetler, belediye hizmetleri gibi birçok alanda Türkiye’nin tecrübesini aktardıklarını söyledi.
Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi hayatından da örnekler verdiklerini aktararak, Şara’nın da dünyayı okuyabilen zeki biri olduğunu söyledi.
Bu dış politika yaklaşımının değişmesi gerektiğini İranlı yetkililere de söylediğini aktaran Fidan, bu tür politikalar başarı getirse de uzun vadede ve yapısal olarak hem İran sistemine hem bölgeye büyük bir yük oluşturduğunu vurguladı.
Fidan, yeni dönemde İran’ın gelişen olaylardan büyük dersler çıkardığını belirterek, bölgesel dayanışmanın artırılması gerektiğini ve artık eski hataları devam ettirme zamanı olmadığını vurguladı.
“Bölgenin bir ülke tarafından domine edilmesi kültüründen” kurtulması gerektiğinin altını çizen Fidan, “Ne Araplar, ne Türkler, ne Kürtler, ne İranlılar. Bunların bir dominasyonla, birbirini rahatsız etmeyle, birbirine tehdit oluşturmayla işinin olmaması lazım.” dedi.
Fidan, ülkelerin bir araya gelip kendi sorunlarını çözmesi, dayanışma içinde olması, birbirine güvenlik, refah ve zenginlik sağlaması ve tehdit ve tahakküm kaynağı olmaması gerektiğine dikkati çekti.
Fidan, bölgede İran ile bir normalleşmeye gidilip gidilmediğine ilişkin, İran’da belli grupların Suriye ve Irak meselesini kayıp ve kazanç üzerinden okuyabileceğini ancak ülkenin genelinde akıllı devlet insanlarının bunu farklı okuyabileceğini söyledi.
Suriye’nin Suriye milletinin kazancı olduğunu ve kimsenin gidip Suriye’ye yapması gerekenleri söyleyerek egemenliklerini tahakküm edecek bir yapıda olmaması gerektiğini vurgulayan Fidan, bunun kendi ahlakına ve Türk dış politikasına aykırı olduğu belirtti.
Aynı şekilde başka ülkelerin de bölgedeki diğer ülkelerle ilişkilerini tahakküm etme üzerinden tanımlamamaları gerektiğinin altını çizen Fidan, ülkelerin işbirliği yaparak birbirine daha çok kazandıracağını dile getirdi.
Fidan, bir ülkeyi kontrol altına alma gibi 18-19. yüzyıla ait fikirle devam edilirse “sömürücü” durumuna düşüleceğini ve o ülkenin problemlerinin daha çok içine girileceğini ifade etti.
Suriye’deki problemler artsa da İran ve Rusya’nın bir şey yapamadığına işaret eden Fidan, bir sorunu ülkenin kendisinin çözmesi gerektiğini vurguladı.
Fidan, Suriye’nin kendi milli unsurlarının şu anda yeni hükümet kurduklarını ve Türkiye’nin yapabileceğinin ise destek vermek olduğunu anlatarak, “Ama eğer haşa biz bunları yönetelim, bunların üzerinde tahakküm kuralım, bunlar bizim dediklerimizi yapsınlar gibi bir yaklaşım olursa, bizim zaten bölgede geliştirmek istediğimiz vizyona bu aykırı. Dayanışma içinde olmamız lazım. Herkesin aklı var, herkesin nefsi var, herkesin onuru var. Herkes kendisini en az benim kadar vatansever, milliyetçi, değerlerine bağlı, onur ve izzet içerisinde yaşamaya değer olan bir birey olarak görüyor. Sonuçta benim bunu dikkate almam lazım.” diye konuştu.
Fidan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın, ülkesini büyük bir hızla kalkındırma yolunda çalıştığının görüldüğünü ifade ederek, ülkesini resmen transforme ettiğini ve bunun önemine değindi.
Altyapı ve üstyapı projelerinin, sosyal projelerin, kurumsal projelerin, teknoloji projelerinin önemli olduğunu vurgulayan Fidan, bölge ülkelerinin büyük bir kalkınma hamlesi içerisinde olduğunu söyledi.
Bunu herkes için tarihi bir şans olarak nitelendiren Fidan, “Hepimizin bu noktada bir araya gelip, tek başımıza problemler karşısında kalmayı değil de hep birlikte ekonomik kalkınma, güvenlik, terörle mücadele, dünyadaki teknolojinin gerisinde kalmama gibi ana sorunlara yönelik çok ciddi dayanışma imkanı.” dedi.
Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgeye ve bölge ülkelerine yönelik siyasi vizyonu ve kuşatıcılığı olduğunu söyleyerek, özellikle bölgedeki Müslüman ülkelerle sıkıntı içerisinde olmamak konusunda büyük bir hassasiyet bulunduğunu kaydetti.
Bakan Fidan, “Zaten tarihsel olarak akrabalarımız, komşularımız, Türkler, Araplar, Kürtler, Farslar hep birlikte iç içe girmiş durumdayız bölgede” dedi.
Kudüs ve Filistin halkının, Türk halkının hassasiyeti olduğuna dikkati çeken Fidan, Türkiye’de seçimle iktidara gelen her iktidarın halkın hassasiyetine kulak vermek zorunda olduğunu belirtti.
Fidan, Filistinlilerin göz göre göre kadın, çocuk demeden öldürülmesi, hapsedilmesi ve topraklarının işgal altında tutulmasının ve Kudüs’ün statüsünün giderek yıpratılmasının kabul edilecek bir şey olmadığının altını çizdi.
Türkiye’de bunu kabul edebilecek bir iktidar olmadığını söyleyen Fidan, şunları kaydetti:
İsrail’in dışındaki Yahudi toplumunda çok makul düşünen, evrensel düşünen insanlar olduğunu söyleyen Fidan, devlet kurmak, onur içinde yaşamak, nasıl kendisinin istediği bir şey ise aynı hakkı başkasına vermekte problem görmeyen, erdemli, temel erdem ve ahlak sahibi insanların da bulunduğunu belirtti.
Fidan, İsrail’in 7 Ekim 2023’ün ardından gücünün nasıl etkilendiğine ilişkin soruya, “Netanyahu taktik hedeflere ulaşmakta başarılı bir lider. Hatta tehlike de burada. Ama bütün bu taktik başarıları topladığınız zaman büyük bir stratejik hezimete doğru gidiyor. Şimdi buradaki sırrı düşünmek lazım. Yani bu kadar taktik başarıyı üretip de bu kadar büyük bir stratejik mağlubiyete, lanetlenmeye maruz kalmak nasıl mümkün oluyor? Demek ki stratejiyi baştan yanlış kuruyorsunuz. Stratejiyi baştan doğru kurgulamak lazım. Şimdi tarih zaten bu türden adamlarla dolu. Taktik başarılarını kutsayıp, önemseyip bunların toplamda ürettiği büyük stratejik kaybı göremeyen liderler var.” yanıtını verdi.
Fidan, normalleşme sürecinin iki ayağı olduğunu belirterek, birincisinin ABD ile Suudi Arabistan’ın yürüttüğü anlaşma ve ilişkiler ve İsrail ile normalleşmeye bakan kısmı olduğunu söyledi.
Fidan, Trump’ın bunu yapmayı tercih ettiği takdirde, hem İsrail’in güvenliği konusunda daha akıllıca adım atmış olacağını hem Arapların istikrarı ve Filistinlilerin devlete kavuşması konusunda ciddi adımlar olabileceğini vurguladı.
Bölgede hem normalleşme olabileceğini hem de ABD’nin üzerinden bir yük alınacağını dile getiren Fidan şunları kaydetti:
Fidan, başkasının desteğiyle, ABD’nin zihnine de oturarak bir noktaya kadar plan yapılacağını, bunun sürdürülebilir ve garantisi olan bir politika olmadığını vurgulayarak, “Amerika yarın öbür gün fikir değiştirse ne yapacaksınız?” dedi.
Türkiye’nin Trump’tan beklentisine ilişkin Fidan, Trump ile ilişkilerin birinci döneminde başladığını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile liderler düzeyinde iyi bir ilişki içinde olduğunu ifade etti.
Fidan, “Burada o dönem ortaya koyduğumuz bir ilişki anlayışı vardı. Bunlarda Türkiye’nin Amerika ile olan ilişkilerinin esas ekseninde her zaman için güvenlik olmuştu. Cumhurbaşkanımız dedi ki güvenlik önemli bir ayak ama artık modern zamanlarda yaşıyoruz, ekonomi de en az güvenlik kadar önemli.” diye konuştu.
ABD ile ticari ilişkilerin ve potansiyelin yoğun olduğuna dikkati çeken Fidan, birçok alanda ihracatta bulunulduğunu dile getirdi.
Fidan, ABD ile teknoloji alanında işbirliği yapıldığını, enerji alanında da işbirliğinin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.