ABD nihayet ağzındaki baklayı çıkardı ve Gazze’yle ilgili niyet ve planlarını ortaya serdi. Filistinliler on beş ay süren muazzam direnişten sonra yıkıntılar arasındaki evlerine dönerken mağlup olmadıklarını ilan etti. Bu, İsrail açısından büyük bir kayıp anlamına gelir. İsrail, güçlü devletlerin koşulsuz desteğine rağmen hedeflerine ulaşamadı fakat Anglosaksonlar dışında kalan dünyanın nefretini kazandı. Siyonist İsrail’in en başta gelen hedefi Gazze’yi ve Batı Şeria’yı Filistinlilerden “temizlemek”ti.
ABD nihayet ağzındaki baklayı çıkardı ve Gazze’yle ilgili niyet ve planlarını ortaya serdi. Filistinliler on beş ay süren muazzam direnişten sonra yıkıntılar arasındaki evlerine dönerken mağlup olmadıklarını ilan etti. Bu, İsrail açısından büyük bir kayıp anlamına gelir. İsrail, güçlü devletlerin koşulsuz desteğine rağmen hedeflerine ulaşamadı fakat Anglosaksonlar dışında kalan dünyanın nefretini kazandı. Siyonist İsrail’in en başta gelen hedefi Gazze’yi ve Batı Şeria’yı Filistinlilerden “temizlemek”ti. Daha sade bir şekilde söylemek gerekirse Siyonistler, Gazze ve Batı Şeria’yı ilhak etmek istiyordu. Fakat onların asıl hedefi bu toprakları kâğıt üzerinde ilhak etmek değildi. Batı Şeria zaten işgal altındaydı. Siyonistlerin asıl hedefi işgal altında bulunan toprakları insansızlaştırmaktı. Etnik temizlik ile kast edilen Filistinlilerin o topraklardan uzaklaştırılmasıdır. Soykırımı bir araç olarak gördüler ve bu suçu işlemekten çekinmediler. Zaten Siyonistlere yönelen nefretin asıl kaynağı da burasıdır. Siyonistler, Gazze’de hedeflerine ulaşamadı ve ABD, yeni dönemde Filistinlileri temizleme niyetini açığa vurdu. ABD’nin Filistin topraklarıyla ilgili asıl düşüncesi de budur.
ABD ve İngiltere’nin Filistin topraklarıyla ilgili düşüncesi özellikle 7 Ekim’den sonra çok daha görünür hâle gelmiştir. Bunun sebepleri elbette farklı açılardan ele alınabilir fakat Anglosaksonlar, Filistinlilerin böyle bir cevap vereceğini hiçbir zaman düşünmemişlerdi. Bu oryantalist yargı ayrıca eleştiri konusu yapılmalıdır fakat en azından uygarlık kavramının kapsayıcılığı içinde Filistinlilerin yer almadığını ifade etmemiz gerekir. Filistinliler topraklarını sattı cümlesi de oryantalistlerin eseridir. “Onlar Doğuludur acı çekmeyi bilmez” yargısıyla “Filistinliler topraklarını sattı” ifadesi aynı kaynaktan doğmuştur. Filistinliler millet olamamıştır ve vatanları yoktur gibi bir oryantalist inançtan Filistinliler topraklarını sattı iddiası doğmuştur. Filistinlilerin vatanları için mücadele etmeyeceği önyargısı çok yaygındı. Filistinliler şikâyet eder fakat sırası geldiğinde vatan savunmasını bilmezler fikr-i sabitesi oryantalist zihniyeti farklı açılardan sorgulamak gerektiğinin kanıtıdır. 7 Ekim’in şok etkisi sabiteleri de sarsmıştır. Özellikle ABD ve İngiltere o günden sonra kontrolsüz bir güç hâline geldi.
İsrail’i koşulsuz olarak destekleyen ülkelerin başında ABD ve İngiltere var. Almanya da bütün ağırlığı ile Siyonist İsrail’i destekliyor. Bu ülkeler Batı değerlerini temsil ediyordu. Bu değerlerin neden ibaret olduğu hakkında çok önemli yayınlar var. Fakat “Batı düşüncesi”ni temsil eden ülkeler ve filozoflar 7 Ekim’den sonra bu değerlerin aslında yerel tarihin ürünü olduğunu göstermiş oldular. “Batı” evrensel bir tasarım değildi. Geçmişte kolonyalist hegemonya ve oryantalist önyargılar, ilk önce seçilmiş gruplar tarafından benimsenirdi. Zaman içinde hâkimiyet altındaki toprakların elitleri bu zümrelere dâhil oldu. Batılılaşma kavramı bu süreci tam olarak izah etmiyor. Fakat “yukarıdan aşağıya” doğru yayılan bir kuşatıcılık sürecinin varlığı konusunda fazla bir tartışma yok. Yerel tarihin ürünleri evrensel bir tasarım olarak benimsenmedi, sadece elitler bu ürünleri sahiplendi. Fakat tarihte ilk defa Gazzelilerin muazzam direnişi bütün dünyada yankı uyandırırken benzer bir süreç aşağıdan yukarıya doğru işledi. Sıradan insanlar bütün dünyada Filistinlilerle özdeşleşmek istedi. Hatta kendini Filistinlilerde buldu. Bunun ne anlama geldiği üzerine net bir fikre sahip olmadığımızı söyleyebilirim. Bunun evrensel bir tasarıma karşılık geldiğini söyleyecek değilim fakat daha önce böyle bir sürece şahitlik edildiğini de zannetmiyorum. Evet, Anglosaksonların öncülük ettiği ülkeler ve onlara tabi olan elitler var fakat bunun karşısında tabandan gelen bir dip düşünceyi de görmek gerekir.
On beş ay sonra Gazzeliler vatanın son parçasına doğru zaferle yürürken aslında hangi düşünceyi temsil ettiklerinin gayet farkındalar. Gerçekten de zaferin küçüğü büyüğü olmazmış. Gazze’nin bir sahil şeridi olduğunu bilmeyen yok. Fakat Gazzeliler küçücük vatan parçası için neleri göze alabileceklerini bütün dünyaya göstermiş oldular. Bu mücadelenin ilham verici olduğunu söyleyebiliriz. Filistinliler Avrupa ve Batı kavramını tartışamaya açmıştır. Bunun elbette elitler üzerinde yıkıcı bir etkisi olacaktır. Fakat tabandan yükselen kuşatıcı fikirleri de önemsemek gerekir. Gazze gibi küçük bir bölgede Filistinlilerin meydana getirdiği değişimin başka coğrafyalarda büyük değişimlere yol açacağını söyleyebiliriz.
