Suriye’de yaşanan savaşta en büyük yarayı alan şehirlerin başında Halep yer alıyor. Şehrin önemli simgelerinden Halep Emevi Camii ve Halep Kapalı Çarşısı’nın yanı sıra birçok yapı da tahrip edildi. Yaşanan devrim sonrası bölgedeki imar çalışmaları başladı ve hızla devam ediyor.
Şam’da işlerimizi bitirdik, Halep’e doğru yola çıkmaya hazırdık. Türkmen dostlarımız sağ olsun bir araç ayarladılar onunla gideceğiz. Halep’ten çeşitli şehirlere taşımacılık yapan Halepli İbrahim’in kamyoneti ile gideceğiz yaklaşık 360 kilometre kuzeydeki Halep’e.
Bu arada Savunma Bakanlığı’ndan röportaj için bekliyoruz, ama hafta sonuna geldik, Suriye’de hafta sonu tatilinin cuma ve cumartesi olması nedeniyle Şam’da kalırsak vakti verimli kullanamayacağımız endişesi ile Halep’e gitme kararı alıyoruz yol arkadaşım ve meslektaşım Ali Atar ile birlikte. Eğer Savunma Bakanlığı’ndan randevumuz kesinleşirse dönmeyi planlıyoruz. Şam’da, mesaj iletmemiz ve telefon etmemize rağmen olumlu ya da olumsuz bir cevap alamadığımız Maslahatgüzarımız ile görüşemedik. Görüşsek değerli bilgiler alabilirdik diye düşünüyoruz.
İbrahim ile öğle vakti Halep yollarına düşüyoruz ama trafikten dolayı yine biraz vakit kaybedeceğiz. Yolda ilerlerken, sıvaları dökülmekte olan konak tipi eski bir binanın üzerindeki yazı dikkatimi çekiyor. ‘Şam Emevidir’ (Dımeşk Emeviyyun) Bu slogan, şehir Müslümanların eline geçtikten sonra, çeşitli mezhepler arasındaki yüzyıllara sari çekişmenin bir özeti aslında.
Şam trafiğinden kurtardıktan sonra, Şam’ı Halep’e bağlayan ana arter M5 yolunda kuzeye doğru katetmeye başlıyoruz. M5’in iki tarafın da savaşın yıkım emarelerini taşıyan kasabalar peş peşe geliyor; Harasta, Duma, Doğu Guta ve isimlerini bilmediğimiz diğer birçok yerleşim bölgesi. Yol boyunca önce Humus, sonra Hama’nın batısından geçiyoruz. Hama’da yol kenarında birçok çadır gözümüze çarpıyor.
Yol boyunca seyyar benzinciler görüyoruz. Plastik şişelerde benzin ve mazot satıyorlar. İyi kalite benzinlerin Lübnan’dan geldiğini söylüyor şoför dostumuz. Araçlar için kaliteli yakıt meselesi de önemli bir sorun.
Suriye’ye girdikten sonra Şam’a giderken gördüğümüz tahrip edilmiş ve halkı tehcir edilmiş şehirlerin yanından bir bir geçiyoruz. Hepsi rejimin toplu cezalandırmasında nasibini almış Morek, Han Şeyhun, Maarretun Numan, Han Essubül ve Serakib, akşam karanlığı ile birlikte hepsinin üzerine yıkım ve terk edilmişliğin hüznü çökmüş durumda. M5 ve M4 ana arterlerinin kavşak noktasındaki stratejik Serakib kasabasından kuzeydoğuya doğru giderek tarihi Halep şehrine akşamüzeri varıyoruz. Geceyi Halep’e yaklaşık 60 kilometre uzaktaki, El-Bab ilçesine yakın Başköy’de Türkmen dostlarımızın yanında geçiriyoruz.
Haydariye Türkmenlerin yoğunlukla yaşadığı bir mahalle. Büyük yıkım görmüş, tarifi zor. Yıkmakla kalmamışlar kapı, pencere, kap kacak ve hatta inşaat demirlerine kadar yağmalamışlar.
2012’den 2016’ya kadar savaşların yaşandığı tarihi şehir Halep, Suriye’de en büyük yıkımı yaşayan şehir de aynı zamanda. Ama, diğer taraftan Halep, Esed için sonun başlangıcı da oldu ve uzun süren savaşlarla bir çelişki oluşturarak devrimciler şehri tek bir sivile zarar vermeden ele geçirdiler. Böylece de Suriye’yi ele geçirmenin anahtarını elde ettiler.
Suriye’de Medine Çarşısı ismiyle bilinen Halep Kapalı Çarşısı, şehrin merkezinde, şehrin surlarla çevrili antik kesiminde bulunuyor. Uzun ve dar sokaklarıyla, yaklaşık 13 kilometrelik uzunluğuyla dünyanın en büyük kapalı tarihi çarşısı olduğu söyleniyor. Tarihi Halep Emevi Camii’nin hemen yanında bulunan Kapalı Çarşı, savaşta zarar görmüş ama onarım başlamış. Kapalı Çarşı’yı dolaşmak için epeyi bir vakit gerekiyor. Kaybolma riskini de unutmadan.
Kapalı Çarşı’nın içerisinden yürüyerek Halep kalesine çıktık. Fazla bir rakımı olmayan bir tepe üzerinde kurulmuş olmasına rağmen, etrafı geniş bir su hendeği ile çevrilmiş, hendek üzerindeki viyadük vari bir köprü ile kaleye giriliyor. Kalenin etrafı panayır yeri gibi, ziyaretçisi çok. Kalenin etrafındaki yıkılmış binalar savaşın kirli mirasını gözler önüne seriyor.
Şehir içindeki ziyaretlerimiz tamamladıktan sonra şehirde yaşayan Ermenilerin yeni yönetim hakkında ne düşündüklerini anlamak için bir kanaat önderi ve bir de vatandaştan birisi ile görüşüyoruz. Suriye halkının diğer kesimleri gibi Ermeniler de değişimden, özgürlükten memnun. Yalnız güvenliğe ve yaşam tarzına vurgu yapıyorlar. Savaş esnasında Ermenilerin büyük bir kısmının Ermenistan ve diğer ülkelere gittiği bilgisini veriyorlar ve ekonomi düzelmeden geri gelmeyeceklerini belirtiyorlar. Halep büyük bir savaştan çıktı, Halep ağır yaralı ama kurtarılma sürecinde yaralarına tuz ekilmemiş, tek bir sivil bile hayatını kaybetmemiş. Gördüğümüz Halep’in yaralarını sarmakta olduğu ve bu kadim ticaret ve medeniyet merkezinin yavaş yavaş kendine gelmekte olduğu.
Ermeniler Halep’in kadim sakinleri arasında yer alıyor. Halep’te Ermeni topluluğu kanaat önderlerinden Agop ile görüştük.
Suriye’de yaşanan değişimi sorduğumuzda Agop yaşanan değişiklikleri iyi olarak değerlendirdiklerini söylerken önceki dönemde ifade özgürlüğü, ticari hayat vs gibi birçok sınırlamaya maruz kaldıklarını, şimdi ise bu hususlarda rahatlık yaşandığını ama yine de Ermeni halkı olarak en önemli şeyin, güvenlik olduğunu düşündüklerini, güvenlik olmadan hiçbir şeyin olmayacağını ifade ediyor.
Kanaat önderi, yeni yönetimin öncekinden olumlu manada farklı olduğunu ve artık iş yaparken, ticarette, özgürce hareket etmekte daha rahat olduklarını belirtirken, önceki dönemde ticarette büyük sıkıntılar yaşandıklarını, yurt dışından gelen ürünlerin yüksek fiyatlara satıldığını, sayısız ceza ve rüşvet ödemek zorunda kaldıklarını aktarıyor ve Halep’e dışarıdan getirilen bir malın gerçek fiyatının dört katına mal olduğunu bildiriyor.
Şimdi bu tür sorunları yaşamasalar da Ermeni halkı olarak en büyük endişelerinin güvenlik olduğuna vurgu yapan Agop, kendi bölgelerinden çıkmaya çekindiklerini söylüyor. Güvenliğin tamamen sağlanmadığı için, Halep’te sanayiyi ellerinde tutan Ermenilerin evlerini kapatıp Ermenistan’a göç etmeyi tercih ettiklerini ifade ediyor.
Agop, Halep’te önceden beri elektrik sıkıntısına dikkat çekiyor ve 30-35 saatte bir, sadece 2 saat elektrik verildiğini, bunun da insanların işlerini mahvettiğini zikrediyor. Ülkelerini terk etmek istemediklerini söyleyen Agop, şartlar kötüye giderse ayrılmak zorunda kalacakları uyarısında bulunurken, durumların düzelmesi halinde dönecek çok kişi olduğunu aktarıyor.
Halep’in sanayi şehri ve üretken bir yer olduğunun altını çizen kanaat önderi, şehrin büyük zarar gördüğünü hatırlatıyor.
Yeni yönetimin kiliseleri, çeşitli Hristiyan mezheplerine mensup din adamlarını ziyaret ettiğini ve ‘Siz de bu ülkenin bir parçasısınız’ diyerek kendilerine güven vermeye çalıştıklarını aktaran Agop, Ermeni toplumunun yine de endişeli olduğuna vurgu yapıyor.
Esed rejiminin devrilmesi ile birlikte halkın rahatladığını, Türkiye’den ithalat yolunun açıldığını, piyasaların mal ile dolduğunu anlatan Agop, devlet dairelerinin çalışmamasının ticari hayatı büyük oranda olumsuz etkilediğini zikrediyor, buraların rutin çalışma düzenine geçmesinin ertelendiğinden şikâyet ediyor.
Yeni sistemden umutlu olduklarını bildiren Agop, rejim döneminde bir bürokrasi olmasına rağmen hizmetlerin sıfır olduğu, her şeyin yolsuzluk ve hırsızlık üzerine kurulduğunu, elektrik, su, altyapı, hiçbir şeyin çalışmadığı bilgisini veriyor ve ekliyor: “Tüm aydınlatmalar jeneratörlerle sağlanıyordu. Jeneratör sahipleri tekel oluşturmuştu. Ama şikâyet edemezdik. Çünkü hiçbir merci yoktu.”
Agop’a göre Ermeniler için önemli olan siyasete katılmak değil, işlerinin düzgün yürümesi, iş yerlerinin açık olması, güven içinde yaşayarak ticaret yapabilmeleri, özgürlüğün olması, yaşam tarzlarına müdahale edilmemesi, elektriğin sağlanması ve ekonomi çarklarının dönmesi. Türkiye’deki gibi özgürlüklerin olduğu bir yönetime sahip olmayı arzuladıklarını aktaran Agop, üretken, temiz, kültürel olarak zengin ve çeşitliliğe sahip güzel bir ülke istediklerine vurgu yapıyor.