enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
40,1735
EURO
47,0678
ALTIN
4.327,67
BIST
10.358,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
30°C
İstanbul
30°C
Parçalı Bulutlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
29°C
Pazar Açık
31°C
Pazartesi Açık
32°C
Salı Parçalı Bulutlu
31°C

İsrail’in Lübnan hayali

Lübnan’ın başkenti Beyrut’un merkezinde, bugün okaliptüs ağaçlarıyla çevrili sessiz ve asude bir mekândır Şehitler Kabristanı (Makbaratu’ş-Şuhedâ). Burada Hacı Emîn el-Hüseynî’den Ali Hasan Selâme’ye İsrail işgaline karşı direnişin farklı ideolojik kanatlarından çok sayıda önemli isminin yanı sıra, Tellu’z-Za’ter Katliamı’nın kurbanları da yatar. 1976’da aylar boyu devam eden bir kuşatmanın sonucunda katledilen yaklaşık 3 bin Filistinlinin başına gelenler, Ortadoğu’da işlerin nasıl yürüdüğünün adeta

İsrail’in Lübnan hayali
REKLAM ALANI
08.05.2025 02:12
0
A+
A-

Lübnan’ın başkenti Beyrut’un merkezinde, bugün okaliptüs ağaçlarıyla çevrili sessiz ve asude bir mekândır Şehitler Kabristanı (Makbaratu’ş-Şuhedâ). Burada Hacı Emîn el-Hüseynî’den Ali Hasan Selâme’ye İsrail işgaline karşı direnişin farklı ideolojik kanatlarından çok sayıda önemli isminin yanı sıra, Tellu’z-Za’ter Katliamı’nın kurbanları da yatar. 1976’da aylar boyu devam eden bir kuşatmanın sonucunda katledilen yaklaşık 3 bin Filistinlinin başına gelenler, Ortadoğu’da işlerin nasıl yürüdüğünün adeta bir özeti gibidir:

Tellu’z-Za’ter, Beyrut’un kuzeydoğusunda, Nekbe ile birlikte Filistin’den göç etmek durumunda kalan Müslüman Arapların yerleştiği 30 bin nüfuslu bir mülteci kampıydı. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından yönetilen kamp, 1975’te Lübnan İç Savaşı’nın başlamasından hemen sonra Hristiyan -bilhassa Mârûnî Katolik Falanjist- milislerin saldırılarına uğramaya başladı. Rutin tacizlerini topyekûn bir kuşatmaya dönüştüren Hristiyanların amacı, sivilleri katletmek ve kampta dehşet meydana getirmek suretiyle, içeride üslenmiş bulunan Filistinli direniş örgütlerini bölgeyi terke zorlamaktı.

Aylarca süren saldırı ve kuşatma, 12 Ağustos 1976 günü bir katliamla neticelendi ve tamamına yakını sivil olmak üzere 3 bin civarında Tellu’z-Za’ter sakini, Hristiyanlar tarafından feci şekilde öldürüldü. Kamp yönetimi de Falanjistlerin eline geçti.

Sivil halkın elektrik kesintileriyle, susuzluk ve açlıkla boğuştuğu kuşatmanın katliamla sonuçlanmasında, Filistinli gruplar arasındaki görüş ayrılıklarının ve iç çatışmaların rolü büyüktü. Ateşkes çağrılarının sürekli reddedilmesi, sonunda büyük çapta can kaybına sebep olmuştu. Sürecin kilitlenmesinde, Suriye istihbaratıyla doğrudan bağlantısı bulunan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlık örgütünün lideri Ahmed Cibrîl’in önemli ölçüde dahli vardı. Cibrîl’i Suriye yönlendiriyor, bu yolla Yâser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü’nün zayıflatılması hedefleniyordu.

YAZI ARASI REKLAM ALANI

Nitekim Tellu’z-Za’ter kuşatması henüz sona ermeden Suriye ordusu Lübnan topraklarına giriş yapacak, tankların namlularını da hızlı bir şekilde kampın içindeki Filistinli direniş gruplarına çevirecekti. Bu durum, Hâfız Esed rejimiyle İsrail arasında Lübnan’ın paylaşılması konusunda örtülü bir anlaşmanın yapıldığı iddialarına yol açacaktı. Kuşatma boyunca Hristiyan milislere İsrail’in silah ve mühimmat aktarması da söz konusu iddiaları destekleyen bir detaydı. Çatışmalar sona erdiğinde, kampın her noktasında üzerinde İbranice yazılar bulunan mermi kovanlarına ve füze başlıklarına rastlanmıştı.

Lübnan İç Savaşı’nı, Ortadoğu’nun bu çok parçalı ve güçsüz ülkesini daha da güçsüzleştirmek için kullanan İsrail, 1982’de Beyrut’u kuşatacak, 2000 yılına kadar da Güney Lübnan’ı işgal altında tutacaktı. Bu süre zarfında Lübnan’ın orta ve kuzey kesimlerinde Suriye’nin egemenliği vardı. Suriye ordusu, 2005’te Refîk Hariri’nin öldürülmesinin oluşturduğu öfke atmosferinde mecburen Lübnan’dan çekilmek zorunda kalıncaya dek, İsrail’le iş birliği içinde sahadaki varlığını sürdürecekti.

Suriye’nin en kıymetli ve stratejik noktalarından Golan Tepeleri’ni 1967’de İsrail’e kaptıran Baas rejimi, burası için mücadele vermek yerine Lübnan’ı işgal etmeyi ve oradaki Filistinli gruplara (hatta yine İsrail adına, Trablus’taki İslâmî yapılanmalara) saldırmayı seçecekti. İsrail de, bütün reflekslerinden ve namlularını kendisine çevirmeyeceğinden emin olduğu “güvenilir düşman” Baas’la yan yana yaşamaktan hiçbir rahatsızlık duymayacaktı.

Yukarıdaki hikâyede Lübnan’ın yerine bugünkü Suriye’yi, Falanjistlerin yerine de Şam’ın güneyindeki Dürzî grupları yerleştirin. İsrail’in hayalini kurduğu ve gerçekleştirmeyi umduğu tablo, tam olarak bu. 1970’lerin ve 1980’lerin Lübnan’ı gibi harabeye dönmüş bir Suriye ve istikrar sürekli bozulmuş olarak kalsın diye İsrail tarafından dürtüklenen, silahlandırılan ve azdırılan azınlık gruplar…

İsrail’in, mevcut Suriye yönetimi yerine, işgale konforlu bir altyapı sağlayan Baas rejimini yeğleyeceğinden ve hatta şimdiden çokça özlediğinden de emin olabilirsiniz.

REKLAM ALANI
ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.