Birçok yazımızda kamu personelini memnun etmek için çok fazla bir şeye gerek olmadığını ifade etmiştik. Bunun için de yapılması gerekenleri açıklamaya çalışmıştık. Bu konuda sorunlu alanları ve neler yapılması gerektiğini başlıklar halinde açıklamaya çalışacağız. Görevde yükselme sınavında objektif kurallar getirilmelidir Görevde yükselme sınavının sözlü aşamasında çok fazla sorunla karşılaşıldığını açıklamıştık. Yazılı sınavdan çok yüksek puan alanların sözlü aşamada başarısız kılındığı artık kanıksanmış
Birçok yazımızda kamu personelini memnun etmek için çok fazla bir şeye gerek olmadığını ifade etmiştik. Bunun için de yapılması gerekenleri açıklamaya çalışmıştık. Bu konuda sorunlu alanları ve neler yapılması gerektiğini başlıklar halinde açıklamaya çalışacağız.
Görevde yükselme sınavının sözlü aşamasında çok fazla sorunla karşılaşıldığını açıklamıştık. Yazılı sınavdan çok yüksek puan alanların sözlü aşamada başarısız kılındığı artık kanıksanmış bir durum haline gelmiştir. Demek ki bu konuda bir sorun var. Garip bir şekilde kamu kurumlarında yapılan yanlışların faturası hükümete kesilir.
Bunun yanında bir de sınavsız atamalar var ki birçok kamu kurumu görevde yükselme sınavı yapma gereği dahi duymuyor. Ya görevde yükselme sınavı kapsamındaki görevler vekaleten yürütülüyor ya da sınavsız kadrolar aracılığıyla bu kadrolara atama yapılıyor. Yani kamuya yakışmayacak bir şekilde hülle tabir edilen yöntemlerle kadrolar dolduruluyor.
Bu konuda Sayıştay raporları yeterince bilgi veriyor. Ancak yıllardan beridir hem memur sendikaları hem de kamu personeli feryat ediyor ama bir türlü sonuç alınamıyor.
Aile bütünlüğünün sağlanması için yer değiştirme suretiyle yapılan atamalara objektif kurallar getirilmesi gerekiyor. Bir tane dahi kural dışı atama kamu personelini ümitsizliğe itecektir. Yıllardan beridir öğretmenlerin yer değiştirmesinde çözüm üretilemedi. Bu konuda üretilen en pratik çözüm sözleşmeli öğretmen uygulamasıdır. Halbuki bu yöntemin çözüm üretmediği ve yeni sorunlar ürettiği görülmektedir.
Kamu kurumlarındaki sözleşmeli personel uygulaması birçok sorun oluşturmuştur. Gelinen noktada üç yılın sonunda sözleşmeli personelin kadroya alınması bir çözüm olarak üretilebilmiştir. Ancak bu uygulamanın çözümden ziyade başka sorunlara yol açtığı ortaya çıkmaya başlamıştır.
Birde belediyelerde olduğu gibi sınavsız sözleşmeli personel alımı işin tuzu biberi olmaktadır.
Bu nedenle kamu personel istihdam stratejisi hazırlanarak sorunlara uzun vadeli ve kalıcı çözümler üretilmesi gerekiyor.
Daha önceki yazılarımızda 3600 ek gösterge düzenlemesinin yapıldığı 7417 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un ortaya çıkardığı veya çıkaracağı sorunlardan bahsederek kanunun mürekkebi kurumadan tartışmaların gün yüzüne çıkmaya başladığını belirtmiştik.
Gelinen noktada büyük bir kesim 3600 ek göstergesi beklerken bazı kesimler de göreceli olarak ciddi bir mağduriyet yaşamıştır. Özellikle de mühendisler 3600 ek gösterge uygulamasından mağdur olmuşlardır.
Söz verildiği üzere 3600 ek gösterge düzenlemesi genişletilirse işte o zaman sorunlar daha da büyüyecektir. Anlayacağınız üzere bir sorun çözülürken başka birçok sorun ortaya çıkarılmıştır. Bunun sebebi ise bir düzenleme yapılırken geniş kapsamlı düşünülmemesidir.
Sonuç olarak ortaya mutsuz bir kamu personel kitlesi çıkmıştır. Bu durumun çözümü için geniş kapsamlı bir çözüm üretilmesi gerekmektedir. Ancak bu şamadan sonra yapılacak her düzenlemenin büyük bir maliyeti olacağı gerçeğinin bilinmesi gerekmektedir.
Bu köşede kamu personel adaylarının KPSS sonrasında yapılan sözlü sınavlardan mustarip olduğu biliniyor.
Özellikle yazılı sınavlardan yüksek puan alanların sözlüde düşük puanla elenmeleri adalet duygusunu zedelemektedir. Bu nedenle sözlü/mülakat sınavının masaya yatırılmasının zamanı geldi de geçiyor diye düşünüyorum. Kaldı ki bu konuda seçim beyannamesinde de söz verilmiş ve sözlü sınavların kısıtlanacağı belirtilmişti. Ancak bu zamana kadar bu konuda hiçbir adım atılmamıştır.
Özellikle de belediyeler bu konuda ciddi bir sorun kaynağı haline gelmiştir. Belediye İktisadi Teşebbüslerindeki personel alım yöntemine hiç girmek istemiyorum. Çünkü bu alan tam bir facia olup adeta kuralsızlık kural haline gelmiştir.
Öyle bir noktaya gelinmiştir ki sınavsız alınanlar veya sözlü sınavla alınanlar dahi sevinemez hale gelmiştir. Özetle sınavı kazananda kazanamayan da sevinemez hale gelmiştir.
Sonuç olarak acilen kamu personeli alımındaki kurallar sıkılaştırılarak kaçak alanlar kapatılmalıdır. Hem de kimsenin açamayacağı hale getirilmelidir.
Üst düzey atama deyip geçilmemesi gerekiyor. Milyonlarca kamu personeli düşünüldüğünde yapılan her atamanın adeta ince bir süzgeçten geçirilmesi gerekiyor. Niteliksiz bir atama sonrasında yüzbinlerce insan yapılan atamanın olumlu veya olumsuz yönlerini konuşmaktadır. Hatta bu konuşmalar evlere ve komşulara taşınmaktadır. Bu nedenle daha öncede ifade ettiğimiz üzere kamu kurumlarındaki yaklaşım 3-5 bin arasındaki yönetici kesiminin gözden geçirilmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz.
Bazen basına da yansıyan olumsuzluklar dikkate alındığında atamalarda ne kadar hassas olunması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Atamanın yapıldığı kurumlardaki çalışanların biz bu adama işi nasıl öğreteceğiz duygusu kötü bir duygu olup personele bu duygunun yaşatılmaması gerekmektedir. Yani üst düzey kamu görevlisi olarak atanan kişilerin astlarından nitelik olarak çok düşük olması sisteme çok büyük zarar verebilmektedir.
Nihayetinde yapılan bu tür atamalar kamu personelinin motivasyonunu alt üst edebilmektedir. Hele hele bu kadar da olmaz dedirten atamalar büyük bir küskün kesimi oluşturacaktır.
En kötüsü de kamudaki yetenekli personellerde ciddi bir küskünlük oluşmaktadır.
Özetlemek gerekirse kamu personel sisteminde çok ciddi bir rehabilitasyona ihtiyaç olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Aksi takdirde motivasyonu zarar gören kamu personelinin yaptığı kamu hizmeti ciddi şekilde nitelik kaybına uğrayacaktır.