Magazin dünyası bu kez gerçekten çalkalanıyor. Üstelik ortada “kim, kiminle nerede” söylentileri de yok. Gelişmeler çok ciddi. Magazin üreticileri de okurları da alışkın değil bu duruma. Dizi ve sinema sektörünün kendi içinde yaşadığı büyük kırılma ve ifşalar; hak arayışına dönüştü, yeni tartışmaları başlattı ve eski defterlerin kapaklarını araladı. Nihayetinde, oyuncu piyasasına yön veren menajer Ayşe Barım, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen Gezi Soruşturmasında, “ Türkiye Cumhuriyeti
Aklı başında ve politik ilgisi olan herkes bilir ki Gezi Kalkışması, coğrafyamızdaki 11 ülkede iktidarları deviren, sınırları değiştiren ve yeni darbelerin, istikrarsızlıkların yolunu açan ve nihayetinde “ulusları devletsiz bırakan” Arap Baharı’nın son durağıydı. Altını bir kez daha çizmek gerekir ki Batı’nın estirdiği rüzgâr ülkemizde fırtınaya dönüştürülecekti. O rüzgâr, gücünü halktan alan Tayyip Erdoğan’ın siyasi iradesine çarparak zayıflamasaydı, bugün coğrafyamıza dair planları ters düz edip dengeleri yeniden değiştiren direniş ve sonrasında Suriye devrimi ile başlayan ayağa kalkmayı göremezdik.
Ayşe Barım’ın bütün bu denklemin ortasında bir oyuncu menajeri olarak figürleşmesini anlamlandırmak birilerine mantıksız gelebilir. Arap Baharı, ayaklanma, darbe, karşı devrim… Kel alaka bir denklem görülebilir de. Lakin şunun altını çizelim: Barım’ın hinterlandındaki sanatçıların hükümeti devirme gayesi “Ünlülerin Taksim turu” türünden magazin sayfalarına düşen fotoğraf altı haberler değildi.
Ayşe Barım soruşturması derinleştikçe, -ki burada kalmamalı- ortaya neler çıkacak göreceğiz. Akıl, sermaye ve ideolojik irade üçgeninin oluşturduğu kültürel iktidara ilk defa böylesine dokunuluyor ve magazin dünyası bu gelişmelerle çalkalanmıyor.