Son iki haftada bütün dünyayı ilgilendiren olağanüstü şeyler yaşandı. Devam ediyor ve edecek . Yeni küresel güç yapılanmasının şekillenmesine dönük çok büyük adımlar atılıyor. Hepsinin merkezinde Türkiye var. Hepsinde kazanan tarafta Türkiye var . Hepsinde Türkiye akıl ve bilgelikle hareket ediyor. Hepsi Türkiye’nin güç inşasına çok büyük yığınaklar yapıyor. Hepsi Türkiye’nin “ Süper Güç ” gerçeğini tescil ediyor, ilan ediyor. HİÇBİR BARIŞ TÜRKİYESİZ OLAMAZ. HİÇBİR SAVAŞ TÜRKİYESİZ OLMAZ. Artık
Şimdi dünyayı sarsan son iki haftalık “olağanüstülükler”e tek tek bakalım:
Arap Baasçılğı Irak ve Suriye’de bitti. PKK ile birlikte Kürt Baasçılığı da bitti. Türk Baasçılığı da bitecek, bu yüzyıla dayanamaz.
Çünkü bu üç Baasçı yapı da, “Batı”nın bu topraklara dayattığı sömürge ideolojileriydi. İki yüz yıldır kesintisiz acı çeken insanımız, dünkü “son”la bir nefes daha aldı.
Şimdi sıra Suriye PKK’sı olan YPG’de. O yapı da dağıtılmalı. Silahlarını teslim etmeli. Suriye’deki ve sınırımızdaki İsrail silahı susturulmalı. Bu öyle bir tarih ki, bütün bunlara direnç gösteren kim varsa, acımasız bir güçle ezilecek. Böyle bir küresel fırtınadan söz ediyoruz.
İkinci olağanüstü gelişme Güney Asya’da yaşandı. Hindistan, İsrail’in telkinleri ile Pakistan’a saldırdı. Saldırıya gerekçe gösterilen terör saldırısının “İsrail’le bağlantısı” ortadayken, bir kurgu yapıldı, yeni bir savaş başlatıldı.
Hindistan, “tipik İsrail davranış ve söylemi” ile, İsrail terör terminolojisini kullanarak, Pakistan’ı “cezalandırmaya” kalkıştı. Savaş uçakları, füzeler ve İsrail yapımı dronlarla saldırılara başladı, Pakistan’ın diz çökeceğini, yalvaracağını düşündü. Ya da ona öyle söylendi.
Ama tam tersi oldu. Pakistan “misillemesi” o kadar kararlı ve ağır oldu ki, aslında Hindistan’ın savaş gücünün bir hiç olduğu ortaya çıktı. Bir gecede beş savaş uçağı kaybeden Hindistan “iki paralık” oldu. “Pakistan’la değil Türkiye ile savaşıyoruz” demeye başladı.
Bu çatışma, elektronik harpte Pakistan üstünlüğünü açıkça ortaya koydu. Hindistan füzeleri yönünü şaşırdı. Başkenti Yeni Delhi semalarında Pakistan SİHA’ları uçmaya başladı.
Hint yönetimi bu SİHA’ların Türkiye’ye ait olduğunu iddia etti. “Yüzlerce SİHA ile saldırdılar” dedi. Ama hem sıcak savaşı hem enformasyon savaşını kaybetti. Türkiye elbette Pakistan’ın yanında olacaktı ve oldu.
Ve Pakistan’ı cezalandırmak için harekete geçen Hindistan “ateşkes” istemek zorunda kaldı. ABD, Türkiye, Suudi Arabistan’ın arabulucu olmasını istedi. Ateşkes sağlandı ama “Yükselen Hindistan” söylemi çok ağır yara aldı. Pakistan’ın askeri üstünlüğü pekişti. İsrail-Hindistan ikilisinin başlattığı bu savaş, Pakistan’ı dünya sahnesinde büyük bir güce dönüştürdü.
Üçüncü olağanüstü gelişme Rusya-Ukrayna cephesinde yaşandı. Fransa, Almanya ve İngiltere liderlerinin Ukrayna ziyareti ile aynı anda Rusya lideri Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çağrı yaptı. “Ukrayna ile İstanbul’da masaya oturalım, bu konuda yardımcı olun” dedi.
Daha önce, Dolmabahçe’de iki ülke anlaşmış ama İngiltere ve ABD bunu sabote etmişti. Şimdi ABD Başkanı Trump da Putin’in çağrısına destek verdi.
15 Mayıs’ta İstanbul’da tarihi bir “masa” kurulacak. Zelenski İstanbul’a geleceğini açıkladı. Putin-Erdoğan-Zelenski üçgeninde ateşkes değil kalıcı barış konuşulacak. Artık Avrupa’nın bunu bozacak gücü yok gibi.
Dördüncü gelişme Gazze cephesinde yaşanıyor. İsrail’i çıldırtacak gelişmeler oluyor. Trump İsrail’i kenara atıp doğrudan Hamas’la görüşmeye başladı ve anlaşma sağlandığı açıklandı.
Hamas, jest olarak, ABD’li rehineyi bırakacağını açıkladı. ABD, ateşkesin de ötesi, kapsamlı bir barış anlaşmasından söz ediyor. Netanyahu’yu muhatap almıyor.
Bir şeyler oluyor ve bu Netanyahu’nun kellesini alabilir. İsrail şokta. Medya üzerinden Trump’ı tehdit etmeye başladılar. En son The New York Times gazetesi; “Bu İsrail yönetimi müttefikimiz değil” diye yazdı.
Son 30 yıldır ABD silahını kullanıp coğrafyamızdaki büyük savaşlar başlatan İsrail’di. Artık buna bir son verilebilecek mi? Bu mümkün. Türkiye ve bölge ülkeleri artık eskisi gibi değil, kendi varlıklarını ortaya koyuyorlar. Bu da İsrail için bütün alanlarda bir daralmayı zorluyor.
İsrail’in arkasındaki Avrupa gücü dağıldı. Trump’la birlikte belki de ABD desteği de güç kaybedebilir.
Şahsen, bu sürecin başka şeylere yol açacağını düşünüyorum. İsrail’in dolaylı yollardan veya doğrudan ABD’ye saldırabileceğini, büyük bir terör saldırısı olabileceğini, bu saldırının da Müslümanlara, İslami kimlikli” terör örgütlerine yazılabileceğini düşünüyorum ve bunu bekliyorum.
ABD, Hamas’la görüşme gibi Husiler’le de görüştü ve bir anlaşma yaptığı söyleniyor. İsrail bu anlaşmanın da dışında tutuldu. Husilerin ABD’ye değil, İsrail varlıklarına saldırılara devam etmesi bunun göstergesi oldu.
İsrail’in dokunulmazlık tarihinin sonu gelebilir. Ve bu coğrafyamızda, yüz yıl sonra bir şeylerin doğal akışına dönüşü anlamına gelir. Bu ve bundan sonra yaşanacaklar, İsrail’in çöküşü için kapıları açtı daha da açacak.
Hep söylerim; İsrail Türkiye’nin önünde diz çökmediği sürece bu coğrafyada güven içinde olamayacaktır. Ve bunu yaşayabiliriz.
Sadece son iki haftada dünyayı sarsan bu tür olaylar aynen devam edecek. Güçler sıçraması, yıldız ülkeleri çok fazla öne çıkaracak. Bazı ülkelerin, özellikle Avrupa’nın dramatik gerilemesini izleyeceğiz.
“21. yüzyılın sürpriz ülkesi” olarak Türkiye’nin küresel ölçekte dev adımlarını izleyeceğiz.
Şunu açıkça ilan edelim: Endonezya’dan Fas’a, Pasifik’ten Atlas Okyanusu’na kadar, bir “Süper Kuşak” oluşuyor ve bu kuşak her küresel kırılmadan güç devşiriyor. 21. yüzyılın gerçek haritaları netleşiyor. Bu, bazı ülkelerin fiziki haritalarının değişmesine bile yol açabilecek. Tam bu sırada, içerideki oyunlara asla göz açtırmamak gerekiyor.
Çünkü geniş tarihimiz, devletler sürekliliği ve bunu ayakta tutan siyasi genetiğe savaş açanlara tahammül etmemeyi çok iyi öğretti bize. Kimse Türkiye’ye bir fetret dönemi dayatamaz.
Onlar çiviye yumruk atmaya devam etsinler!