15 Temmuz Direnişi’nin yıl dönümünde sinema perdesine baktığımızda yine hayal kırıklığı yaşıyoruz. Yakın tarihin en önemli olaylarından biri olmasına rağmen sinemacılar bu hikayeyi beyaz perdeye taşımıyor. TRT’nin televizyon için yaptığı birkaç film olmasa bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda filmden söz ediyoruz. Bunun ciddi şekilde sorgulanması lazım.
Yakın tarihte yaşamış olduğumuz en önemli olay belki de 15 Temmuz Direnişi. Darbe girişiminin dünya benzeri görülmemiş şekilde sivil halk tarafından önlendiği 15 Temmuz, tarih kitaplarının altın harflerle yazacağı bir dönemi işaret ediyor.
Ve tabii ki tarihi sadece tarih kitapları yazmaz. Sinemanın, tarih yazım aracı olarak bir işlevi de vardır. İnsanlara unutulmamak gerekenleri anlatması açısından sinema, popüler kültür ile olan yakın bağı sebebiyle hayati derecede önem arz ediyor.
Peki, yakın tarihin en önemli olayı hakkında sinema neden bu kadar sessiz? 15 Temmuz’u sinema perdesinde neden göremiyoruz? Üzerinden 9 yıl geçmiş olmasına rağmen neden “15 Temmuz Sinema Endüstrisi” denecek bir geleceğin işaretini göremiyoruz (Elbette endüstri dediğimiz şey dünden bugüne oluşmaz. Ama işaretini de göremiyoruz).
Sinemamızı genel olarak yakın tarihe karşın körlük söz konusu. Mesela 15 Temmuz öncesi yaşanmış 28 Şubat Darbesi ile alakalı da film görmekte zorlanıyoruz. 17-25 Aralık operasyonları ilgili de film yapılmıyor. Abdullah Öcalan’ın 1999’da ele geçirilmesi, PKK’nın başlangıcı, ekonomik krizler ve yakın gelecekteki daha birçok mesele için de aynı şey geçerli…
Yakın gelecekle ilgili en çok 12 Eylül 1980 Darbesine dair film var. Bunların çoğunu da sol görüşlü sinemacılar çekti. Ama 1960’daki muhtıra ve sonrasında Başbakan Adnan Menderes’in idamı konusu da zayıf…
Elbette büyük olayların karanlıkta kalan yanları veya ayrıntıları zamanla netleşir. Ancak sinema bu gerçekleri aktarmak zorunda değil. Yaşanan bir olay ya da durum kurmaca özgürlüğünde her yere evrilebilir ve sonsuz sayıda hikaye çıkabilir.
TRT’nin televizyon için hazırladığı filmler olmasa 15 Temmuz ile alakalı film sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor (15/07 Şafak Vakti, Kod Adı Koz ve Börü)…
9 yıl az bir süre değil. Her yıl 1 sinema filmi yapılsaydı bile mevcut manzaranın 3 katı bir durum olurdu. Ancak yapılmıyor.
Bunun birkaç sebebi olabilir…
Birincisi, 15 Temmuz’da iktidar olan AK Parti hala iktidar. Dolayısıyla bu cenahta film yapma ihtiyacı hissedilmiyor. AK Parti karşıtları ise iktidarı olumlamadan kaçındığı için yanaşmıyor. Diğer taraftan FETÖ sona ermiş değil. Hâlâ devam eden mücadele süreci var. Film yapmak için bu mücadelenin de tarihe geçmesi bekleniyor olabilir.
Fekat en önemli mesele, sinema üretiminin genel manada 15 Temmuz Direnişi’ne sıcak bakmayan ya da inanmayanların elinde olması… Festival filmi üretenler bu konuya girmek istemiyor. İsteyenler destek bulamıyor. Destek bulup çekecek olsa bile festival çevrelerinde duvarlarla karşılaşacaklar.
Oysa 15 Temmuz’un doğru anlatılamama ya da hala kafasında soru işareti olanlara izah etme gibi bir ihtiyaç var. Uluslararası alanda da 15 Temmuz’un tam olarak neye karşılık geldiği ile ilgili ciddi bilgi ve kanaat açığı var. Bu ihtiyaçların evlet politikası haline getirilip sinemanın gücü ile anlatım sağlanmalı.
Her 15 Temmuz yıl dönümünde sinema perdesine dönüp bakınca yoklukla karşılaşmanın sektöre de halka da bu meseleyi anlatması gerekenlere de faydası yok. Tarihimizin en önemli olaylarından birinin sadece ülke insanımıza değil, bütün dünyaya doğru şekilde anlatılması gerekir. O gün ne yaşandığına dair bilgi içeren hikayelerden söz etmiyoruz. Sinemanın gücünü kullanarak 15 Temmuz’un duygusuna ve anlamına yönelik insan hikayelerine ihtiyacımız var.