enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
38,1008
EURO
43,4851
ALTIN
4.076,20
BIST
9.317,24
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C
Salı Çok Bulutlu
16°C
Çarşamba Çok Bulutlu
16°C

Su dolapları soykırıma ağladı

Suriye’de Baas rejiminin, 1982’de Hama’da on binlerce Suriyeliyi öldürdüğü katliamın üzerinden 43 yıl geçti. Biz de Hama’ya gidip soykırımın şahitleri ile konuşmak, genel atmosferi anlamak istiyorduk. Şehre girdikten sonra yolun solunda Asi Nehri üzerinde meşhur, dönme su dolaplarını gördük. Roma döneminden kalma Hama’nın su dolapları (Arapçası Naura) soykırıma şahit olmuşlardı.

Su dolapları soykırıma ağladı
REKLAM ALANI
01.03.2025 05:00
9
A+
A-

Yeni Şafak olarak Türkiye Zeytindalı Gümrük Kapısı’ndan Suriye’ye girdikten sonra Şam yolunda ülkeyi kuzeyden güneye gazeteci arkadaşımız Ali Atar ile katederken Hama’nın doğusundan geçmiş, kısa da olsa girmeyi planladığımız halde, Şam’a geç kalacağımız için uğrayamamıştık.

KATLİAM DEĞİL SÜNNİ SOYKIRIMI

2 Şubat Hama katliamının 43. yıl dönümü idi. Biz de bir gün öncesinden Hama’ya gidip soykırımın şahitleri ile konuşmak, yıl dönümü arifesinde genel atmosferi anlamak istiyorduk.

YAZI ARASI REKLAM ALANI

Hama’da Hafız Esed rejiminin 1982 yılında işlediği cinayetler genelde katliam olarak anılır ama kanımızca bu Hama şehri ile sınırlı dört dörtlük bir Sünni soykırımı idi ve Beşşar Esed babasının izinden giderek soykırımı Suriye çapına yaymış üstelik buna tehciri, zorla göç ettirmeyi de eklemişti. 2011 yılında başlayan Suriye devrimi sonrasında 14 milyona yakın insan iç ve dış göçe mecbur bırakıldı. Bu iddiamızda yalnız da değiliz. 2012 yılında, Soykırım Gözlemevi’nden Profesör Gregory Stanton, Hama katliamını ‘soykırımsal bir katliam’ olarak nitelendirdi ve ayrıca bu yöntemlerin rejimin Suriye İç Savaşında gelecekte toplu katliamlar yapmasına yol açabileceğini belirtti ki, haklı çıktı.

Mahmut Osmanoğlu.

HAMA YOLUNDA

Şam’dan erken çıkmak istememize rağmen anlaştığımız şoför gecikmeli gelince çıkmakta biraz geciktik ve yoğun trafiğe yakalanmaktan kurtulamadık. Bir saatlik bir gecikme sonrasında kendimizi Şam’ın dışına atabildik ve M5 Karayolu’ndan Hama’ya doğru yola koyulduk.

TEMİZ VE DÜZENLİ ŞEHİR

Hama’ya gelmeden önce bazı dostlarımız üzerinden Hama’da bize soykırıma şahitlik edecek kişileri bulacak bir meslektaşımız, Musab Muhaysin ile irtibat kurduk. Kendisi bize soykırımın yıldönümü ile ilgili bir etkinliğin olduğunu, oraya gelmemizi istedi.

Hama, girişinde bize temiz ve düzenli bir şehir imajı verdi. Şam’da gördüğümüz kadarıyla belediye hizmetleri aksıyordu. Ama Hama’yı pırıl pırıl gördük. Şehrin Şam tarafından ana girişi bölünmüş bir yoldu, yolun iki tarafı ve orta refüjü çam, hurma ve zeytin ağaçları süslüyordu.

ASİ NEHRİ ÜZERİNDE ‘NAURA’LAR

Şehre girdikten biraz sonra yolun solunda Asi Nehri üzerinde meşhur, dönme su dolaplarını gördük. Bir hayli kalabalık gözüküyordu. Roma döneminden kalma Hama’nın su dolapları (Arapçası Naura) Yunus Emre’ye de ilham kaynağı olmuş “Benim Adım Dertli Dolap” demişti şiirinde adeta inlercesine. Tahtadan yapılan bu dolaplar sayesinde, üzerinde bulunduğu Asi Nehrinden eskiden şehre su taşınırmış. Önceki dönem 100 su dolabından ne yazık ki günümüze kadar ancak 17 tanesi ulaşabilmiş. İşimizi bitirince dünyaca meşhur bu su dolaplarına uğrarız diyerek Hamalı meslektaşımızla buluşma yerine doğru ilerledik.

ANMA ETKİNLİĞİ

Arkadaşımızla buluştuk, bir konferans salonunda anma etkinlikleri vardı. Hama katliamı çeşitli konuşmacılar tarafından çeşitli boyutları ile anlatılıyor, şiirler okunuyordu. Dinleyiciler arasında ön sırada iki de rahip vardı.

GÖRGÜ TANIKLARI

Konferansı biraz dinledikten sonra, Hamalı meslektaşımız bizi görgü tanıkları ile buluşturacağını söyleyip dışarı çağırdı. Hem Müslüman ve hem de Hristiyan görgü tanıkları ile katliamı konuşacaktık. İlk konuğumuz Avukat Nasır bin Saruri el-Kilani idi. Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin soyundan geldiğini söylüyordu. 1982 Hama katliamında Keylani mahallesinin tamamen yıkıldığını söylüyor. Aynı şekilde, birçok mahalle bu süreçte yerle bir edilmiş.

CAMİ VE KİLİSE KATLİAMI

Rejim sadece insanları değil, cami ve kiliseleri de katliama tabi tutmuş. Rivayetler çeşitli ama Keylani’ye göre 79 cami ve 2 kilise yıkılmış. İslam komutanı Ubeyd el-Cerrah (r.a) tarafından fethedildiğinde kiliseden camiye çevrilen Hama’nın şehir merkezindeki Ulu Camii de yıkılmış.

DİRENİŞ VE İSYANIN KALESİ

Keylani bize Hama’nın başından beri bir direniş şehri olduğunu söyledi. Baas partisi iş başına gelince, Hafız Esed darbe döneminde Hama isyan etmiş. Müslüman Kardeşler mensubu Mervan Hadid’in Suriye Baas rejimine karşı Hama’da silahlı isyan çıkardığını anlatıyor. 1964’te de Hama’da büyük bir katliam yaşandığını aktarıyor Keylani. 1970, 1980’de de Hama ayaklanmış. Nasır bin Saruri el-Kilani hâlâ hayatta olan tüm suçluların yargılanmasını, mal varlıklarına el konulmasını ve bu varlıkların mağdur mahalle sakinlerine ve hak sahiplerine tazminat olarak verilmesini talep ediyor ve bir avukat olarak bunun peşinde.

ALİMLERİ DE ÖLDÜRDÜLER

Diğer bir katliam şahidi Ahmet Abdulcebbar el-Ayyan, katliam zamanında 19 yaşına imiş. Rejim askerleri şehre ‘Moğol ordusu gibi girdi’ diyor. ‘Bu, kasıtlı bir şekilde İslam’a ve Müslümanlara karşı yapılan bir kıyımdı.’ diyor ve ekliyor: ‘Kadınları, çocukları, hatta Hama’nın âlimlerini bile öldürdüler. Müftü Muhammed Beşir ile birlikte 10’dan fazla âlimi infaz ettiler.’

KİLİSELER DE ZARAR GÖRDÜ

Anma etkinliğine gelmiş rahiplerle de Hama katliamını konuştuk. Onlardan biri olan Rahip Filibos, 1982 olaylarının Hristiyanlar için de çok acı verici olduğunu naklederken sadece camilerin değil, kiliselerin de zarar gördüğünü ifade ediyor ve katliam esnasında Hristiyanlarla Müslümanlar arasındaki çok büyük bir dayanışma olduğuna dikkat çekiyor. Rahiple daha sonra Hama metropolitine gidip onunla da Hama katliamı ve son durumu görüştük.

KEYLANİ MAHALLESİ

Hama Sünni Soykırımının asıl hedefinde olan bölge Keylani mahallesiymiş. Orada katliamı yaşamış insanlarla görüşmek üzere Keylani mahallesine gidiyoruz. Sokak aralarında dolaşırken Yusuf Daboul’a rastgeliyoruz. Soykırım zamanında 6 yaşında imiş ama ‘her şeyi çok iyi hatırlıyorum’ diyor. Yusuf, rejimin Keylaniye ve Babul Hayr mahallelerine önce savaş helikopterleriyle, ardından toplarla, daha sonra da savaş uçakları ile saldırdıklarını ve dümdüz ettiğini anlatıyor. O zamanlar İhraki Camii olarak bilinen caminin 1982’de bir ölüm merkezi haline geldiğini aktarıyor, yaralıların ölülerle birlikte diri diri gömüldüğünü söylüyor. Yusuf katliamın baş sorumlusunun Rıfat Esed olduğuna dikkat çekiyor. Bir sonraki gün 1982’deki Sünni soykırımının yıldönümünü anacak olan Hama halkı son gelişmelerden mutlu ve adaletin yerine getirilecek olmasında umutlu idi. Hama’da yoğun bir gün geçirmiş, bir günlüğüne de olsa Hama Sünni soykırımının acısını Hamalı kardeşlerimizle paylaşmıştık. İkindi olmak üzeriydi, kalbimizi Hama’da bırakıp Şam’a doğru yola çıktık.

40 bin sivil öldürüldü

Suriye 1945’te bağımsız oldu. Ama 1946’dan 1970’e kadar ülkede tam 8 askeri darbe yapıldı. 1963 yılında Baasçı subayların gerçekleştirdiği askeri darbe sonucunda Sünni General Emin el-Hafız Devlet Başkanı oldu. Fakat gerçekte yönetim üç Nusayri ismin elindeydi: “Salah Cedit, Muhammed Ümran ve Hafız Esed.” Mezhepçilik ve aşiretçilik neticesinde ordudaki güçlerini arttıran Nusayri subayların 1966’da gerçekleştirdikleri darbe, Suriye’de yapılan diğer darbelerin tamamından daha etkiliydi. Hafız Esed 1970 darbesiyle yönetimin dizginlerini tamamen ele alacak, böylece yönetim de mensubu bulunduğu azınlığın kontrolüne girecekti. Ülkeyi ele geçirmeye başlayan bu mezhepçi yönetime karşı 1976-1982 arasında İslamcı kalkışmalar oldu. Kalkışmalar Müslüman Kardeşler’in öncülüğünde bir dizi İslami grubun bir araya gelişiyle başlamıştı. İslamcı kalkışmanın sembol kenti, Osmanlı döneminden itibaren Sünni-muhafazakâr yapısını büyük oranda korumuş olan Hama şehri idi.

Müslüman Kardeşler’i ve Suriye’deki diğer İslamcı çevreleri böyle bir kalkışma içerisine iten en önemli etkenlerden biri, Baas rejiminin uyguladığı kimlik politikaları idi. Hafız Esed rejimi ile Hama’nın asıl büyük çatışması 2 Şubat 1982’de başladı. Şehir içerisindeki birkaç yüz silahlı unsuru bahane eden rejim güçleri o dönem devlet başkanı olan Hafız Esed’in kardeşi Rıfat Esed öncülüğünde bir ‘Sünni Soykırımı’na girişti.

Şehir önce 20 bin askerle muhasara edildi. Uçaklar ve helikopterler tarafından havadan vurulurken, Hama kalesi üzerine konuşlanmış topçu birlikleri kendi halkını dövdü. Rejim güçleri, 28 Şubat’a kadar mezhep temelli katliamlarına devam etti. Sokaklarda, mahalle aralarında infazların yanı sıra yağma ve cinsel şiddet cinayetleri işlendi. Neredeyse 79 cami, üç kilise ve arkeolojik ve tarihi alanlar da dahil olmak üzere şehrin birçok mahallesi yok edildi. Şehrin üçte ikisi yakıldı yıkıldı. Suriye İnsan Hakları Komitesi raporlarına göre 40 bine yakın sivil öldürüldü, 17 bine yakını da alınıp götürüldü ve bir daha kendilerinden haber alınamadı.

Suriyeli kimliğimizle onur duyuyoruz

1982 Hama katliamının yıl dönümünde Yeni Şafak olarak gittiğimiz Hama ’da hem katliamı ve hem de yeni Suriye’yi değerlendirmek için Hama ve Bağlı Bölgeler Rum Ortodoks Başpiskoposluğunun Metropoliti Piskopos Nicholas Baalbeki ile Saint Elias Katolik Kilisesinin müştemilatındaki makamında görüştük. Metropolit Nicholas göre Hristiyanlar Suriye’nin aktif bir oluşumudur ve her alanda aktif yer almaktadır.

ONURLU BİR HAYAT

Rejim değişikliği ile birlikte insanların özgürlüklerini kazanacağı, onurla yaşamayı umduğu yeni bir döneme girildiğini düşünen Metropolit Nicholas, önceki rejim döneminde bu hislerin olmadığını, uzun bir baskı sürecinden sonra, artık Suriye’deki tüm vatandaşlar için onurlu bir hayatın olacağı yeni bir döneme girmeyi umut ettiklerini söylüyor. ‘Biz Suriyeliyiz ve bu kimliğimizle gurur duyuyoruz’ diyen Piskopos, ülkemizdeki tüm kardeş oluşumlarla birlikte bu vatanın ortak sahipleri olduklarına inanıyor ve tarih boyunca Türk halkıyla yüzyıllara sâri güçlü dostluk bağları ile onur duyduklarını belirtiyor.

AKTİF ROL OYNAYACAĞIZ

Suriye’deki yeni sürece tam anlamıyla katılacaklarını bildiren Metropolit Nicholas, Suriye’nin geleceğini inşa etmede kesinlikle aktif bir rol oynayacaklarına vurgu yapıyor. Yeni yönetimden, halkın özgürlüğüne ve onuruna saygı duyan bir sistem geliştirme beklentisinde olduklarının altını çizen Hama Metropoliti Suriye halkının, insanların özgürlüklerinin ayaklar altına alınması, baskıya ve zulme karşı ayaklandığını hatırlatırken, tüm vatandaşlara saygı gösteren ve herkesin onurunu koruyan bir sistem umduklarını belirtiyor.

HAMA KATLİAMI KORKUNÇ VE UTANÇ VERİCİ

Hama katliamının yıldönümü dolayısıyla görüşünü sorduğumuz Psikopos Nicholas, 1982’de Hama’da yaşananları korkunç ve utanç verici olarak niteliyor, tüm Hama halkının bu trajedinin acısını yaşadığına dikkat çekiyor ve bu cümleden olmak üzere kendilerinin de iki kilisesinin camilerle birlikte patlatıldığını örnek veriyor ve ‘Allah’ın evlerini yıktılar’ diyor.

TÜRKİYE DOST ÜLKE

Röportajda Türkiye’ye de mesaj veren Metropolit “Biz Türkiye’yi dost bir ülke olarak görüyoruz” diyor ve ekliyor: ‘Tüm halkların birbirine saygı duyması gerektiğine inanıyoruz. İnsanların Tanrı’nın istediği gibi barış içinde yaşaması gerektiğini düşünüyoruz.’

TÜRKİYE HALKINA TEŞEKKÜR

Suriyeli göçmenleri kabul ettikleri ve milyonlarca kişiye yardım eli uzattıkları için Türk halkına özellikle teşekkür eden Hama Metropoliti, kendilerinin de dayanışmayı artırarak kardeşlik içinde çalışmaya devam etmek istediklerine dikkat çekiyor.

YARDIM İNSANİ BİR SORUMLULUK

Avrupa ve Hristiyan dünyasına da seslenen Hama Piskopos Nicholas, Suriye’nin yeniden ayağa kalkabilmesi için herkesin destek ve katkı vermesi gerektiğini vurgularken, Suriye’nin her köşesinin büyük bir yıkıma uğradığını, bunu gören herkesin yardım etmesinin insani bir sorumluluk olduğunu kavrayacağını umuyor.

REKLAM ALANI
ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.