, önceki gece
Şam dahil Suriye’nin birçok bölgesini bombaladı.
Bombalamakla yetinmedi, Şam’a doğru
genişletti. Kendince güvenlik alanı gördüğü bölgelere,
Suriye topraklarına yerleşmeye
dönük bir adım daha attı. Buralara Suriye o
rdusunun, hükümetinin, halkının girmesini
engelliyor.
Gerçek anlamda hiçbir güvenlik endişesi, yasal ve güvenlik gerekçesi yokken,
bir ülkenin toprağını adım adım işgal ediyor.
Şuan,
İsrail ordusu ile Şam arasında sadece yirmi kilometre mesafe var.
İşgal ve saldırıların, “
” etme üzerine kurulu olduğu açık.
Ancak
İsrail’in
,
önceden planlanmış bir haritayı takip ediyor
. Bu da, birkaç adım sonrasında neler olabileceğine dair bize açık bilgiler sunuyor.
“İŞGAL ETTİK, EDECEĞİZ” DİYOR!
HATAY’A KADAR UZANACAK MI?
Saldırılar;
; “
Yeni Suriye yönetimi güçlerini güney bölgelerine sokmayacağız”
açıklamasından sonra başladı. Sözünü ettiği bölgeler
başka bir ülkenin değil, Suriye’nin toprakları!
Yani Suriye’ye
kendi topraklarında yasak
koyuyor, kendi ülkelerinde hareket edemez hale getiriyor.
Şimdi de;
“Güney Suriye’yi pasifize etme yönünde tanımladığımız yeni politika”
diyorlar. Yani
diyorlar. Bu yeni
nın Suriye topraklarının ne kadarını içerdiği,
Şam’ın işgalini içerip içermediği, Hatay sınırlarına ulaşıp ulaşmayacağı
henüz bilinmiyor.
“KARŞI ÇIKARSAN ŞAM’I DA İŞGAL EDERİM”
İsrail’in Şam yönetimini değişir değişmez
başlayarak Suriye’nin topraklarını işgale başlaması
olarak pazarlanmıştı.
Aslında o zamanlar, bunun
, Filistin toprakları, Gazze, Batı Şeria ve Güney Lübnan gibi
in
biliyorduk. Ancak herkes işi böyle algılama, görme kolaycılığını seçti.
Bugün bunları afaki bulanlar yarın bu gerçekle yüzleşecektir. Hep bu “
” aldatmacalarıyla bugünlere geldik.
Şu an durum şudur: İsrail en temel anlamıyla bir ülkenin topraklarını işgal ediyor, el koyuyor.
Suriye’ye; “Karşı çıkarsan askerlerini yok ederim, başkentini vururum hatta işgal ederim, Suriye’yi daha çok işgal ederim”
diyor.
Suriye yönetimi zayıf. Ordusu zayıf. Halkı yaralı ve zayıf. Devlet, sistem, kurumlar tam oturmadı.
Ülkenin kendini savunacak gücü yok. Bunu biliyorlar ve hırsızlığı şimdi Suriye topraklarında yürütüyorlar.
Ne yaparlarsa kâr kalacağını, ellerini nereye uzatırlarsa oranın kendilerinin olacağını
düşünüyorlar. Ve bu düşünce, İsrail’in yayılmasının, işgal ve hırsızlığının daha da devam edeceğinin işareti.
DAHA BÜYÜK “DELİLİKLER” BAŞLAYACAK!
İSRAİL TÜRKİYE’DE NERELERİ HEDEF ALIR?
Netanyahu,
tam yetki aldı. “
,
” iznini aldı. ABD’nin
,
istediği,
kaynaklarını istediği,
istediği bir iklimde, Netanyahu gibi
durması elbette beklenemez. Bu kartı sonuna kadar kullanacaktır.
ABD
siyasi desteğini, silah gücünü
arkasına alan İsrail yönetiminin,
Suriye-Mısır-Ürdün hattında delice girişimlere başlayacağını
bir yere not edelim. Hatta,
Türkiye’nin güvenlik alanlarına, boğaz geçişlerine, stratejik tesislerine
yönelik saldırılar için ellerinde planlar olduğundan adım gibi eminim.
Bir süre sonra
Suriye’deki Türk askeri birimleri hedef alacağından, İskenderun Körfezi’ni hedef alacağından,
Suriye yönetimini desteklemek için gönderilecek askeri unsurları hedef alacağından,
arasındaki
deniz alanında operasyonlara
girişeceğinden, hatta Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin
arayışını “
” hedef alacağından eminim.
BİR HARİTA ÇALIŞMASI VAR: BİR UCU
SİNA, BİR UCU İSKENDERUN KÖRFEZİ..
Irak’taki Türkiye varlığını
üzerinden, Suriye’deki Türkiye arlığını
üzerinden vuracağından şiddetle eminim. Tam bu sırada
DEM heyetinin Kubat Talabani ile yaptığı görüşmeye
dikkat çekmek istiyorum.
Bu görüşme, görünüşte barış odaklı, Abdullah Öcalan’ın yapacağı açıklama ile bağlantılı. Ama gerçekte “
Türkiye’ye karşı başka ne yapabiliriz
” konulu bir dayanışma toplantısıydı. Ve
kesinlikle İsrail’le bağlantılıydı
.
Gazze’deki soykırım ve
Turmp’ın Gazze ve Batı Şeria’yı İsrail’e taahhüt etmesi
nden sonra, Güney Lübnan’da
etkisizleştirildikten sonra İsrail bütün gücünü Suriye topraklarına yöneltmiş durumda. Burada dar anlamda işgalin de ötesinde tehditlere de kafa yormak lazım. Bir “
” çalışılıyor.
Bu “harita”nın bir ucu Sina Yarımadası bir ucu Fırat’ın Doğusu’dur. Bir ucu Lübnan, bir ucu Kızıldeniz’dir. Bir ucu İskenderun Körfezi bir ucu Irak’ın kuzeyidir.
İSRAİL’İN SİLAHI BİZİM ZAAFLARIMIZDIR.
YOKSA TÜRKİYE’DE İÇ CEPHE KAPANMAZ.
Bölgede
Türkiye ne yapar, Suriye yönetimi ne yapar, Kürt gruplar ne yapar
, ne tür ortaklıklar veya düşmanlıklar ortaya çıkar, bölgenin kendi iç dinamikleri ne yönde seyreder uzun bir süreçtir.
Ama İsrail’in öncelikleri,
böyle bir şeydir.
Bu “harita” için coğrafyanın bütün zaaflarını, bütün zayıflıklarını,
bütün ihmallerini,
kullanacaktır. Zaten en büyük gücü de askeri varlığı ya da ABD desteği değil, bu
.
Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanmadan Türkiye’nin bütünlüğü korunamaz.
Suriye Cephesi kapatılmadan Türkiye Cephesi kapatılamaz.
Suriye istikrara kavuşmadan Türkiye’nin “iç cepheleri” kapatılamaz, susturulamaz.
Suriye’deki işgaller ve bölünmeler önlenmeden
Türkiye’yi içeriden vurma
tezleri son bulmaz. Bu konularda
Acı verici örnekler, olaylar yaşadık. Yine mi sınanalım!
SURİYE İKİ TARAFTAN KUŞATILDI.
İSRAİL BÖYLE DURDURULAMAZ.
diye ABD’nin, İsrail’in, Avrupa’nın
var, biliyoruz. Şu ana kadar bunu
ama bu hayallerinden hiç
, biliyoruz.
sonrası
dar ve geniş anlamda bütün coğrafyanın
güç haritalarını nasıl değiştireceğini
biz ne kadar biliyorsak onlar da biliyor. Yıllardır bunun savaşlarını, mücadelesini veriyoruz. Bu
“durdurma” girişiminin en önemli ayaklarından biri şuan Suriye’deki İsrail işgal haritasıdır.
Suriye’ye
edilmeden, oradaki tehdit, Suriye ve Türkiye için ortadan kaldırılmadan
İsrail işgalleri asla durmayacaktır.
Bu mesele çözülmeden Suriye’nin İsrail saldırılarına karşı durması hep imkansız olacaktır. Böyle bir gücü olmayacak hem
kuzeydoğudan hem güneybatıdan Suriye kuşatması devam edecektir.
DAEŞ/PKK DIŞ TEHDİTTİR VE PATRONLARI AYNIDIR.
İKİSİ DE İSRAİL İŞGALİNE YOLLAR AÇMAKTADIR.
Suriye’de İsrail işgaliyle PKK/YPG işgali aslında tek cephedir.
İsrail işgallerle
Fırat’ın doğusuna nefes aldırmakta, PKK/YPG varlığı da İsrail işgallerinin önünü açmaktadır.
Bu bir
. Bu haliyle PKK coğrafyanın tamamına karşı, bütün ülkelere karşı İsrail’in elini güçlendirmekte,
İsrail yayılmacılığının kapılarını
açmaktadır.
PKK ve DEM’in siyasi kimliği,
coğrafyamız için “yabancı” bir kimlik
tir. İşgallerin, istilaların, iç çatışmaların önünü açarak, İsrail ve bölgeye yönelik bütün dışarıdan güçlerin elini rahatlatmaktadır.
Bu misyon ile DAEŞ’in üslendiği misyon tıpatıp aynıdır.
Zaten akıl hocaları da
da aynıdır.
Bu
örgütlerin tamamı İsrail ve Batılı güçlerin coğrafyamızdaki hedefleri için özel olarak kurulmuş,
büyütülmüş, kullanılmıştır. Bu haliyle
DAEŞ’in ne kadar İslam’la alakası yoksa, PKK/YPG’nin de etnik kimlikle zerre alakası yoktur.
PKK/YPG’nin şuan Suriye’deki varlığı, İsrail’le dayanışma halinde olmasının
alakası yoktur. Doğrudan dışarıdan müdahale ve işgallere göre
, artık bir
haline gelmiştir. Bu tehdidin de
ana hedefi Suriye’den çok Türkiye’dir.
O FIRSAT KAÇIRILDI. ERTELENEN
HER ŞEY KİTLE İMHA SİLAHI OLUR.
BU COĞRAFYADA İYİMSERLİK ÖLÜMDÜR!
Şam kurtulurken,
rejim devrilirken önemli bir fırsat vardı. Tam o fırtınada Fırat’ın doğusu çözülebilirdi. Çözülseydi
İsrail bugün Suriye topraklarında işgal haritası yürütemeyecekti.
O gün bu
müdahaleyi engelleyenler, erteletenler,
aslında uzun vadede İsrail tasarımlarına da kapı açılacağını biliyor muydu? En azından şuan, bu işin daha nerelere uzanacağını kestirebiliyorlar mı?
Bizim coğrafyada hiçbir şey “iyimserlikle” yürümez. Oynanan tiyatronun “sevecenliği”nin
yarınlarda “ölümcül” sonuçlar doğuracağını, bu coğrafyayı tanıyan herkes iyi bilir.
Ertelenen, ihmal edilen her şey,
başka kılıflar altında pazarlanan her öneri ve teklif
geleceğimizi
dönüşür.
Tarih, ertelenmeyen,
zamanında alınan tedbirler
, yapılan müdahalelerle inşa edilir. Bu hep böyle olmuştur.
Küçük ihmalkarlıkların büyük devletlerin enkaza dönüşmesine
sebep olduğu nice örnekler var. Özellikle de bizim coğrafyada.
İSRAİL, TÜRKİYE SINIRINDA
Geç kalınmış değil. İsrail öncelikle Türkiye sınırlarında durdurulmalı. Suriye öncelikle Türkiye sınırlarında savunulmalı. Türkiye de Golan’da, Güney Lübnan’da savunulmalı. Eğer bunlar yapılmazsa, Suriye savunması takviye edilmezse, iki taraflı kuşatma bu ülkeyi yeniden savaşlara sürükleyebilir. Suriye savaşı yeniden başlayabilir.
Şam yönetimini Türkiye’den başka savunacak güç yok. ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya güvenerek, PKK ile yumuşak ilişkiler kurarak, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanamayacağı, İsrail işgallerinin durdurulamayacağı bilinmeli. Bugün bilinmezse sonra acı bir şekilde öğrenilecektir.
İKİRCİKLİ DAVRANAN BİR ÇEVRE
VE BİR GİZLİ AJANDA VAR SANKİ..
Türkiye’de ve Suriye’de bu konularda “ikircikli” davranan bir çevre var. Daha bilgece, daha sofistike bir “gizli ajandayı” pazarlıyor görünüyorlar. Ama unutmasınlar; o hedefe ulaşamayabilirler. Ancak Türkiye’yi ve bütün coğrafyayı imha eden bir çevre, anlayış olarak tarihin yanlış sayfalarına mahkum olurlar.
İsrail’in Suriye topraklarını işgale ne pahasına olursa olsun durdurulmalı. Gazze’de, Batı Şeria’da, Suriye’de, Lübnan’da hareketini kısıtlayacak her şey meşrudur, sorumluluktur. Eğer bu yapılmazsa Sina’da, Ürdün’de, S. Arabistan’da, Kızıldeniz’de, Akdeniz’de benzer yayılma haritaları göreceğiz.
İSRAİL ER-GEÇ ŞAM’I İŞGAL EDECEK.
GELECEĞİN ADIMLARI ATILMALI.
YARININ TELAFSİ OLMAYABİLİR.
Artık “uluslararası toplum” diye bir şey yok. İsrail’i güçten başka, evinde vurmaktan başka, açık düşmanlıktan başka hiçbir şey durdurmayacaktır. Diplomasiye, dolambaçlı yollara, süslü laflara fazla bel bağlamayalım. Bunların bir karşılığı olmayacaktır. Artık öyle bir zamandayız ki, güç dışında hiçbir şeyin sonuç doğurması mümkün değil.
Ortaklarını vurursanız İsrail’i vurursunuz. Sınırına yerleşirseniz İsrail’i vurursunuz. Ortak hareket ederseniz İsrail’i vurursunuz. Kendi ülkelerinizdeki İsrailli ve ortaklarına baskı yaparsanız İsrail’i durdurursunuz.
Şu anki durum, hızlı bir şekilde değiştirilemezse İsrail er ya da geç Şam’a gelecek. İşgal etmese bile Şam’ı Gazze’ye, Batı Şeria’ya dönüştürecek. Birkaç yıl sonranın adımları bugün atılmalı. Bu fırtınada geç alan her şeyi kaybeder.