<>.theiaStickySidebar:after {content: ""; display: table; clear: both;}
Günümüzde boykot, İsrail’in Filistin’de sürdürdüğü işgal politikalarıyla özdeşleşen, sonrasında küresel sisteme karşı insanlığın adalet arayışının en güçlü ahlaki ifadelerinden birine dönüştü. Boykot hareketleri, bireysel bir tüketim tercihi olmanın ötesine geçerek, küresel ekonomiyi etkileyen stratejik bir yaptırım gücü haline geldi. Böylesi önemli ve stratejik boyutları olan boykotun, etki ve sonuçlarıyla ilgili kamuoyunu aydınlatan, politika yapıcılara yardımcı olacak bilgi ve bakış açıları sunan
Günümüzde boykot, İsrail’in Filistin’de sürdürdüğü işgal politikalarıyla özdeşleşen, sonrasında küresel sisteme karşı insanlığın adalet arayışının en güçlü ahlaki ifadelerinden birine dönüştü. Boykot hareketleri, bireysel bir tüketim tercihi olmanın ötesine geçerek, küresel ekonomiyi etkileyen stratejik bir yaptırım gücü haline geldi. Böylesi önemli ve stratejik boyutları olan boykotun, etki ve sonuçlarıyla ilgili kamuoyunu aydınlatan, politika yapıcılara yardımcı olacak bilgi ve bakış açıları sunan çalışmalar oldukça sınırlı. Bu alanda yapılacak her çalışmanın büyük bir ihtiyaç ve çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Raporda, öncelikle Siyonizm’in doğuşundan itibaren uyguladığı işgal politikaları ve bu politikaların Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlar üzerindeki etkisi değerlendirilmiş. Bunun yanı sıra boykot kavramının tarihsel kökenlerine ve tarihin önemli kırılma dönemlerdeki boykot uygulamaları değerlendirilmiş. İslam tarihi çerçevesinde ise Hz. Peygamber’in Mekke döneminde uygulanan Şi‘bü Ebî Tâlib Muhasarası ve Medine döneminde Kureyş kervanlarına yönelik ekonomik kuşatmaları örnek olarak yer verilmiş. Bu örnekler, boykotun İslam tarihinde de etkin bir strateji olarak uygulandığını göstermektedir.
Rapor, boykotun etkilerinin sadece ekonomik olmadığını, aynı zamanda uluslararası siyasette dengeleri değiştirebilecek bir potansiyele sahip olduğunu savunuyor. Bu potansiyelin daha güçlü bir şekilde ortaya çıkabilmesi için bireylerin yapmış olduğu boykotun hükümetler tarafından desteklenmesi ve tamamlanmasının gerekliliğini vurguluyor. Tamamlayıcı olarak devletlerin de uluslararası platformlarda zulüm karşısında daha etkin roller üstlenmesi ve kurumsal boykot politikalarının geliştirmesi öneriler arasında yer alıyor.
Borsa verilerinden hareketle yapılan analiz de bize boykotun ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Bu analize göre Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin yaklaşık %5’i boykot ediliyor. Verileri analiz edilen 21 hisse senedinin 18’i boykot süresince yatırımcılarına, beklenen getirilere kıyasla oldukça düşük seviyede getiri sağlamış. Bu 18 hisse senedinin piyasa değerleri boykot süresince BİST-100 endeksinden de fazla düşüş yaşayarak ortalama %33 oranında değer kaybetmiş. Borsadaki bu değersizleşmenin, şirketlerin satış ve kârlılıklarındaki düşüşle bağlantılı olduğu ifade edilmiş. Boykotun başlangıcından bugüne 21 şirketten 19’unun öz sermaye kârlılığının da ciddi seviyede düştüğü, 17’sinin de aktif kârlılık oranının kayda değer oranda azaldığı raporun ulaştığı sonuçlar arasında yer alıyor.
Rapordaki bir diğer analiz, sağlığa da çokça zararları bulunan gazlı ve şekerli meşrubatlar üreten şirket ile ilgili. Bu şirketin Türkiye’deki satışlarının boykottan önemli ölçüde etkilendiği tespit edilmiş. Boykot nedeniyle firmanın satışlarının önemli ölçüde düştüğü, boykotun bu etkisinin şirketin resmî raporlarına yansıdığı ve boykotun etkilerini bertaraf etmek için muhtelif pazarlama ve reklam etkinliklerine başvurduğu tespit edilmiş. Türkiye’deki tüketicilerin azımsanmayacak bir kısmının yapılan boykot çağrısına yanıt verdiği ve boykota aktif olarak katıldığı da raporda ifade edilmiş.
Finansal, Toplumsal ve Fıkhi Boyutlarıyla Boykot Raporu zaman ayırıp okumaya değer bir çalışma olmuş. Rapor özetle; boykotun zalim rejimlere karşı mücadelede etkili bir araç olduğunu ortaya koyarken, bunun başarılı olabilmesi için bireylerden devletlere kadar her seviyede disiplinli ve kararlı bir çaba gerektirdiğini gerekçeleriyle birlikte vurguluyor. Bireylerden toplumlara, hükümetlerden uluslararası kurum ve kuruluşlara varan geniş bir yelpazede, boykotun etkinliği ve sürdürülebilirliği açısından uygulanabilir önerilerde bulunuyor. Bu önerileri bilhassa okumanızı, okutmanızı isterim.
Zira boykot bir tercih değil, insanlık onurunu savunmak için ahlâkî bir sorumluluktur. Hak ile bâtıl arasındaki mücadelede tarafımızı belirleyen bir vicdan hareketidir. Bu hareketin başarıya ulaşması, bireylerden devletlere kadar herkesin üzerine düşeni yapmasına bağlıdır. Adalet arayışımızın somut bir ifadesi olan boykot, sadece Filistin halkı için değil, adalet ve barış için hepimize bir umut ışığıdır.
Şeytanın “Benim ufacık bir alışverişimle mi zulüm bitecek?” vesvesesine kulak asma. Evet, senin ufacık alışverişin zulmü söndürecektir. Sizi, boykota ve boykot bilincini yaygınlaştırmaya davet ediyorum. Yarın, yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da sorumlu olacağımızı unutmayalım.
Rapora İLKE Vakfının web sayfasından ulaşabilirsiniz.
Rapor: https://ilke.org.tr/finansal-toplumsal-ve-fikhi-boyutlariyla-boykot