Ürdün Kralı Abdullah ’ın ABD Başkanı Trump karşısındaki ezik görüntüsü, on yıllardır özelde Arap dünyasındaki, genelde coğrafyamızdaki bütün sorunların temelidir. Savaşların, işgallerin, istikrarsızlıkların, iç çatışmaların , kitlesel huzursuzlukların hatta terör örgütlerinin bu kadar etkin olmasının ana sebebidir. Liderliklerin “emanet” oluşunun, iktidarların “pazarlık”la ayakta kalışının, millet ve vatandan önce “vesayet”in egemen oluşunun örneği bir kez daha gösterilmiştir. “İHANET”İN ÖDÜLÜ O
Ama “Kral” gitmiş, Washington’da Gazze satıyor. Filistin satıyor. Ürdün satıyor. Coğrafya satıyor. Soykırım’a, etnik temizliğe ortak oluyor. Yüz yıldır devam eden ihanete yeni bir pencere açıyor.
Otuz yıldır Arap toprakları işgal ediliyor. Arap toprakları savaş alanı oluyor. Arap ülkeleri parçalanıyor. Ama artık bunun sonu gelmeli. Boyun eğerek, teslim olarak, “dost-müttefik” kalarak bu uğursuz rüzgârı tersine çeviremezsiniz.
Gazze’nin acıları üzerinden saltanat kurulmaz. Gazze’nin yıkımları üzerinden gelecek kurulmaz. Filistin halkını satarak iktidar kalınmaz. Bu, şu ana kadar işe yaradı ama artık yaramaz.
Soykırıma sessiz kalanlar, şimdi “etnik temizliğe”, tehcire, büyük sürgüne de mi sessiz kalacak? İsrail’le dost, Trump’la dost kalmak için tarihin en büyük insanlık suçuna da mı ortak olacak?
Kral Abdullah işte bunu denedi. Ama aslında kendi ülkesinin imhasının kapılarını açtı. Ürdün’ün parçalanmasının, Suriye’deki Soğuk Savaş rejiminden sonra Ürdün’deki 20. yüzyıl rejiminin de sonunu getirebilecek atmosferi oluşturdu. ABD ve İsrail’e bu fırsatı verdi.
Bir liderlik, bir direnç ortaya koyamadı. Yükselen dalgayı algılayamadı. Vesayetle yürümeye devam etti. ABD ve İsrail’e cesaret verdi azgınlıklarını daha da artırdı. Bu azgınlığın Ürdün’ü de vuracağını algılayamadı.
Bunu çok yakında acı bir şekilde hissedecek. Gazze ve Batı Şaria’ya el konulmasına, insansızlaştırılmasına “ortak” olmuş olacak ve bunun ürkütücü sonuçlarını kendi ülkesinde de görecek.
Durmayacaklar… Açgözlülükle, çıldırmışçasına bölgedeki ülkelerden sürekli isteyecekler. Petrol isteyecekler, para isteyecekler, toprak isteyecekler. Vermezlerse tehdit edecekler.
Bir önceki yazımda Gazze’den sonra başka nereleri isteyeceklerini yazmıştım. Tahmin değil, kafalarında olan bu.
Ne yani, oraları da mı vereceksiniz? Yönettiğiniz millet, kitle, sokaklar size ne der? O zaman ABD-İngiliz vesayeti sizi ayakta tutmaya yeter mi? Karşı çıkan kendi halklarınızı da mı imha edeceksiniz?
Bir kez daha hatırlatalım:
Lübnan’ın güneyini isteyecekler. Suriye’nin bir bölümünü (Golan bölgesini) isteyecekler. Mısır’dan Sina Yarımadası’nı isteyecekler.
Süveyş Kanalı’nı isteyecekler. Kızıldeniz’de, Suudi Arabistan’ın bazı bölgelerini isteyecekler. Ve açık açık Ürdün’ün tamamını isteyecekler.
İstedikleri bu bölgelerin insansızlaştırılması için akla hayale gelmeyecek projeler, çatışma senaryoları, kriz projeleri uygulayacaklar.
Arap ulusu;
Arık para vermeyin. Artık toprak vermeyin. Artık Arap topraklarında savaşlara izin vermeyin. Artık coğrafyanın yağmalanmasına kapı açmayın.
Kral Abdullah ve Mahmud Abbas gibi liderlik profillerinin sadece Filistin’in yok oluşunu değil, yukarıda saydığım bütün ülkeleri tehlikeye atacağını hatta yok edeceğini artık anlayın.
Gazze’de etnik temizlik konusunda ABD ve İsrail’le ortaklık yapacak bütün liderler gider. Hiçbirinin geleceği olmaz. Ve o ülkeler paramparça olabilir. Artık anlayın.
Ülkelerimizi satılığa çıkarmayın. Milletlerimizi vatansızlığa mahkûm etmeyin. Azıcık direnç, azıcık duruş bu rüzgârı tersine çevirme gücüne sahip. Bunu yapın, yapabilirsiniz.
Gazze’de durdurmazsanız Amman’da durduramazsınız. Beyrut’ta durduramazsınız. Kahire’de durduramazsınız. Hatta Şam’da durduramazsınız.
Coğrafyanın tamamı için yıkıcı bir fırtına inşa ediliyor. Bu yüzden:
1- Türkiye-Mısır-Suudi Arabistan arasında Ortak Güvenlik Şemsiyesi kurulmalı.
2- Türkiye-Suriye-Lübnan arasında Ortak Güvenlik Haritası çizilmeli.
3- Suriye ve Lübnan’ın toprak bütünlüğü için Fırat’ın doğusu temizlenmeli. Golan’a ve Güney Lübnan’a acil asker yerleştirilmeli.