Aytunç Altındal bir mülakatında şöyle diyor: “Bu CHP’liler iş yapmayı bilmez. Memleket için faydalı hiçbir iş yapmazlar. Fakat 10 CHP’li bir araya gelse, memleketi karıştırırlar.” Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönettiği belediyelerin durumu ortada. Son seçimde birçok belediyeyi daha kazandılar. Şimdi bu belediyelerden birkaçını ele alalım ve bir “sosyal demokrat” belediyenin neyi başardığını soralım. Bugüne kadar daha çok kentleşmesini tamamlamış belediyeleri kazandıkları için, çivi çakmadan başkanlıklarını
Aytunç Altındal bir mülakatında şöyle diyor: “Bu CHP’liler iş yapmayı bilmez. Memleket için faydalı hiçbir iş yapmazlar. Fakat 10 CHP’li bir araya gelse, memleketi karıştırırlar.”
Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönettiği belediyelerin durumu ortada. Son seçimde birçok belediyeyi daha kazandılar. Şimdi bu belediyelerden birkaçını ele alalım ve bir “sosyal demokrat” belediyenin neyi başardığını soralım.
Bugüne kadar daha çok kentleşmesini tamamlamış belediyeleri kazandıkları için, çivi çakmadan başkanlıklarını sürdürebildiler. İş ve icraat kabiliyetleri olmadığı için, bu ülkenin kurucusunun halk tarafından sevilmesini istismar ederek, “Aman bu belediyeler AK Parti’ye geçmesin” diyen vatandaşların duygularını sömürerek aynı belediyeleri tekrar tekrar kazandılar.
Sürekli Batılı olmaktan, bilimden, rasyonellikten bahseden; AK Partilileri “biatçı” olmakla suçlayan bu insanlar nasıl oluyor da gerçeklikten kopmuş bir sosyal psikolojiyle güdülenebiliyor?
CHP, daha çok zengin illerde ve büyükşehirlerin zengin semtlerinde yaşayan, tuzu kuru, ideolojik olarak solcu ve Batı’ya hayran bir kitlenin oyunu alırdı. AK Parti’deki iktidar yorgunluğu ve ekonomik zorluklar, özellikle emekliler ve dar gelirliler arasında bir tepkiye yol açtı. Bu da CHP’ye rasyonel seçmenden %10 oranında bir destek daha kazandırdı.
Ancak CHP’nin ülkenin geleceği için bir fikri, yerel yönetimlerde bir icraatı, herhangi bir konuda geliştirdiği bir politikası yok. Bu durumda oy tabanını nasıl koruyabiliyor? Bu kadar siyasetsiz, hizmetsiz ve vizyonsuz bir parti, AK Parti’nin 2010’lu yıllarındaki hali olsaydı, oyları %20’yi bile geçemezdi.
FETÖ’cüler kendi pisliklerini örtmek için topyekûn bir Erdoğan düşmanlığı başlattı ve geniş bir kitleyi Erdoğan düşmanı yapmayı başardı. Siyasi söylemi olmayan CHP, bu psikolojiyi satın aldı ve aynı yol ve yöntemle ilerledi. Atatürk’ün ismini kötüye kullanarak elinde tuttuğu kitleyi Erdoğan nefretiyle bir arada tutmaya başladı.
CHP’nin kullandığı Erdoğan nefreti öyle büyüdü ki, PKK terör örgütü bile bazı CHP’lilere sempatik gelmeye başladı. Bugün, iktidar emelleri uğruna terörsüz bir Türkiye’ye bile karşı çıkabilecek durumdalar; çünkü terörsüz bir ortam DEM Parti’yi özgürleştirir ve CHP’ye mecburiyet ortadan kalkar.
Yolsuzluk soruşturmalarına karşı yürütülen kampanyalarda bir başka tehlikeli mesele daha ortaya çıktı: Cumhuriyet Halk Partisi bu süreçlerde adeta kendi söyleminin esiri oldu.
Klasik CHP kitlesi, Atatürk’ü ve Erdoğan karşıtlığını araçsallaştırarak hükümete karşı konumlandı. CHP mitinglerinde başat rol oynayan marjinal sol örgütlerin temel motivasyonu da devlet karşıtlığı. Bugün bu iki motivasyonu kullanan kurucu parti, Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle “hükümet düşürmek için ülke düşürmeyi göze almış” bir noktadadır.
Küresel sistemin ve neoliberallerin sivil toplum ve siyaset üzerinden yürüttüğü Sorosçu model, CHP’nin üçüncü motivasyon kaynağı haline gelmiştir. Saraçhane Mitingi’nde Özgür Özel “gösteriler bitti” dediğinde, marjinal örgütler “biz gitmiyoruz” dediler. Onların beklentisi sadece iktidar karşıtlığı değil; bu beklenti çok daha radikal ve sistem dışı bir motivasyona işaret ediyor.
CHP bu karanlık tünele girmiştir. Bu tünelin sonu nereye varır bilinmez; ama bir siyasi partiyi bu tünelden çıkaracak iradenin kimde olduğu da meçhuldür.
CHP’nin iş yapmadığına dair rivayetler güçlü fakat milyar dolarlık reklamcı ve trol ordusu ile siyaseti ve toplum psikolojisini yönetiyorlar.