Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Casim Avcı, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in, Ramazan’ı nasıl idrak ettiğini anlattı: “Efendimiz, Ramazan’ı dualar ve zikirlerle geçiriyordu. Ramazan ayında her zamankinden daha cömert davranır, hayır ve hasenatta bulunurdu.”
11 ayın sultanı Ramazan, maddi ve manevi dünyamızı şenlendirdi. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sav), bu aya özel önem verdiğini belirten Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Casim Avcı, “Gündüzleri oruç tutar, geceleri teravih ve teheccüd namazlarını kılardı. Sahura kalkar, sahurda bereket olduğunu söyleyerek tavsiye ederdi. Bol bol Kur’ân okurdu. Hatta Cebrâil (as) her yıl Ramazan ayında gelir, o güne kadar inen âyet ve sûreleri karşılıklı okurlardı ki, buna mukabele denilmektedir” dedi.
Peygamber Efendimiz’in vefat ettiği yıl mukabelenin iki defa yapıldığını ifade eden Avcı, “Günümüze kadar devam eden mukabele geleneği bu hatıraya dayanıyor. Allah Resûlü, Ramazan’ın son 10 gününde geceleri daha fazla ibadet eder ve ev halkını da ibadet için uyandırırdı. Yine Ramazan’ın son 10 günü Mescid-i Nebevî’de itikafa girer, duâ, zikir ve tevbe ile meşgul olurdu. Ramazan ayında her zamankinden daha cömert davranır, hayır ve hasenatta bulunurdu. Sahabîlerin anlatımına göre Ramazan ayında o, herkesin istifade ettiği yağmur yüklü bulutları getiren rüzgarlar gibiydi” ifadelerini kullandı.
Ramazan’ın Kur’an ayı olduğunu ve bu ayda Kur’an-ı Kerim’le meşgul olunması gerektiğini aktaran Avcı, “İnsanlığın hidayet rehberi ve manevi şifa kaynağı Kur’an-ı Kerîm Peygamber Efendimiz’e bu ayda indirilmeye başladı. Bu ayda diğer zamanlara göre daha fazla Kur’ân’la meşgul olunur, hatimler indirilir, mukabele okunur. Aslında bununla yetinmeyip âyetlerin meâlini de okumak, manaları üzerinde düşünmek gerekir (tefekkür, tezekkür). Hatta daha iyi anlamak için tefsir, hadis ve siyer kitaplarına müracaat edilmelidir. Çünkü, Kur’ân ne kadar iyi ve doğru anlaşılırsa fert, aile ve toplum hayatına da o kadar iyi yansıtılır” diye konuştu.
Ramazan sadece ferdî değil, aynı zamanda toplumsal yardımlaşma, dayanışma ve topluca arınma ayı olduğunu anlatan Avcı, “Büyük küçük bütün ailenin, dost, akraba ve komşuların bir araya geldiği iftar veya sahur sofraları, çeşitli belediye, vakıf veya hayır kurumları tarafından düzenlenen ve yerli yabancı, zengin fakir herkese açık olan iftar veya sahur organizasyonları, özenle hazırlanıp yardıma muhtaç gönüllere dokunan Ramazan kumanyaları bu ayın insan zihninde unutulmaz hatıralar bırakan en güzel meyveleri arasındadır. Peygamber Efendimiz (sav), ‘Kim oruçlu bir Müslüman kardeşine iftar ettirirse oruçlu kadar sevap alır” vurgusu yaptı.
Ramazan ayında verilen sadaka, zekat ve fitrenin önemine değinen Avcı, “Halkımızın tabiriyle ‘başımızın, gözümüzün sadakası’ olan ‘fitre’ bu ayda verilir. Yılın her günü verilebilen zekât, Ramazan ayında yapılan amellerin sevabı katlanarak verildiği ve ihtiyaç sahipleri nezdinde daha makbule geçtiği için bu ayda verilmesi tercih edilir. Farz olan zekât ve vacip olan fitreye ilâve olarak çeşitli sadaka ve yardımlarla cömertlik duyguları pekiştirilir; gönüller cimrilikten ve mala bağımlılıktan arındırılır. Böylece malın gerçek sahibinin Allah olduğu ve bize emanet olarak verildiği bilinciyle Kur’ân’da ifade edildiği gibi ‘ihtiyaç sahiplerinin mallarımızdaki hakları’ ödenmiş olur” dedi.