enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
38,1008
EURO
43,4851
ALTIN
4.076,20
BIST
9.317,24
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Açık
23°C
Pazartesi Çok Bulutlu
19°C
Salı Çok Bulutlu
17°C
Çarşamba Çok Bulutlu
17°C

Prof. Dr. Sadi Evren Şeker: Bizden sonraki nesiller çalışmayacak

Bu hafta Bir Başka Mesele’nin konuğu Prof. Şadi Evren Şeker. Türkiye’nin yetiştirdiği önemli bilgisayar ve veri bilimcilerinden olan aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Bilgisayar ve Bilişim Teknolojileri Fakültesi Dekanlığı görevini yürüten Şeker, yapay zeka çağıyla ilgili, “Yüzyıl önceki insanları getirsek, ‘Biz çalışıyoruz’ desek gülerler. ‘Oturduğu yerden çalışmak mı olur?’ derler. 30 yıl sonra çalışmak dönüşmüş olacak. Eğitim dönüşüyor. Belki hiç öğretmen olmayan bir eğitim sistemine giriyoruz” dedi.

Prof. Dr. Sadi Evren Şeker: Bizden sonraki nesiller çalışmayacak
REKLAM ALANI
02.02.2025 07:36
1
A+
A-
Çağımızın, bütün dünyanın ve insanlığın yeni bir meselesi var, o da; yapay zeka. Herkes konuşuyor, herkes anlamaya çalışıyor. Herkes uygulayıcısı olma derdinde ama nedir bu yapay zeka? Biz nereye gidiyoruz? insanlık neyle karşı karşıya? Her şeyi değiştirecek, dönüştürecek bir meseleyle karşı karşıyayız. Hayatımız bu kadar kolaylaşırken, işlerimiz hızlanırken, öğrenme biçimlerimiz değişirken insani ilişkilerimiz nasıl olacak? Yapay Çağı’nda nasıl bir düzen inşa edilebilir? İnsan düşünmeyi, akıl etmeyi bırakacak mı? Yanıtını bekleyen böyle onlarca, yüzlerce soru var. Bu hafta Bir Başka Mesele’de Prof. Dr. Sadi Evren Şeker’i ağırladım. Şadi Hoca ile geçtiğimiz aylarda Anadolu Ajansı’nın forumunda tanışmıştık. Yapay zeka çağının insanları üzerine yaptığı kısa konuşma çok etkileyiciydi ve derinlere inmemiz gerekiyordu. İstanbul Üniversitesi Bilgisayar ve Bilişim Teknolojileri Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. Sadi Evren Şeker ülkemizin önde gelen bilgisayar ve veri bilimcilerinden. Yüksek lisans ve doktora tezlerini yapay zeka üzerine yapmış. Amerika’da Dallas Üniversitesi’nde akan veri madenciliği ve iş zekası konularında çalışmış. Dünyanın farklı ülkelerinde 17 farklı üniversitede görevler almış. İki lisans eğitimini de yapay zeka üzerine yapmış. Kendisi ile uzun uzun sohbet ettik. Hem yapay zekanın mantığını hem yakın geleceği, insanların iş ve yaşam biçimlerinin nasıl olacağını ve yeni dünya düzeninin nasıl olacağına dair çarpıcı analizler yaptı.

Bu söyleşinin özetini bu köşede, tamamını soru-cevap olarak internet sitemizde, sohbet olarak ise Yeni Şafak’ın Youtube kanalından izleyebilirsiniz. Çünkü itiraz ettiğim noktalar oldu ve Hoca da gayet net açılımlar getirdi.

Bugünden ilan edeyim; ‘Bir Başka Mesele’nin gelecek pazar günkü konuğu Altay Cem Meriç. Yine çarpıcı bir röportaj olacak.

YAZI ARASI REKLAM ALANI
Söz şimdi, Prof. Dr. Sadi Evren Şeker’de…

Prof. Dr. Sadi Evren Şeker

HER MESLEĞİ HER İNSANI DÖNÜŞTÜRECEK

Hocam, ‘Bir Başka Mesele’de kültürü, mizahı, edebiyatı, sanatı ele aldık ama yapay zekayı da konuşmamız gerekiyor. Çünkü her şeyi değiştirecek dönüştürecek bir meseleyle karşı karşıyayız. Konuklarıma da nedir meseleniz diye soruyorum ancak size, sizin meselenizin yanında yapay zeka meselesini de sormam gerekiyor. Nedir?

Benim meselem de yapay zeka aslında. Hayatıma baktığımda her şeyim yapay zeka. İlk lisans eğitiminden beri, küçüklüğümden beri en büyük meraklarımdan birisi. Bu konuda bütün tezleri yazmam ve çalışmamın sebebi de yapay zeka. Yapay zekayı ben her şeyi değiştirebilecek bir gelişim olarak görüyorum. Nasıl elektrik bütün dünyayı değiştirdi. Nasıl bilgisayar bugün artık hepimizin cebinde cep telefonu oldu. Bütün disiplinler bilgisayarı kullanıyor. İşte mimara da gittiğinizde inşaat mühendisine de gittiğinizde önünde bir bilgisayar var. Aynı şekilde yapay zeka da her yere girecek ve her mesleği, her insanı dönüştürecek. Hayatımızı ve sosyolojiyi dönüştürecek. Bu anlamda yapay zeka bir mesele önemli bir mesele ve hatta ana mesele ana gündemimiz. Diyelim ki politika ile uğraşıyorsunuz, politik bir partisiniz ya da inşaat firmasısınız, bir lojistik firmasısınız, ana bir gündeminiz var. Onun yanında, hizmet aldığınız servis anlamında bir yapay zeka gibi düşünmemek lazım. Bu, ana gündemin kendisi. Çünkü şu an bildiğiniz bütün firmaların, bütün işlerin yerine geçebilecek bir potansiyel taşıyor. Şimdiye kadar olan IT sektörü işte bilirsiniz şirketlerde filan bodrum katlarında işte ‘Biz bir iş yapıyoruz, Tekstille uğraşıyoruz. Ama bizim maillerde doğru gidip gelsin. Web sitemiz doğru çalışsın’ gibi bir servisti. Bir hizmetti yapılan işin yanında. Şimdi işin merkezine oturdu. Artık biz genel müdürle şirketin stratejisini belirlerken data üstünden konuşuyoruz. Artık şirketleri veri yönetiyor. Yapay zekalar yönetiyor. Hiç insan çalışmayan şirketlere doğru gidiyoruz. Bu yapı dolayısıyla işin merkezine oturmuş durumda. Ben bundan sonraki süreçte çok daha hızlanarak öneminin artacağını düşünüyorum. O yüzden yapay zeka benim için bir meseledir ve yapay zeka aynı zamanda insanlık için de bir meseledir.

KÜLTÜRDEN BAĞIMSIZ TEKNOLOJİ DÜŞÜNÜLEMEZ

İnsanlık meselesini çok böyle derinlemesine de konuşmak gerekiyor ama bizim burada biraz hap bilgiler de vermemiz gerekiyor. Hani Hocam, televizyonun icadından sonra insan hep merak etmiştir, ‘Ya bu kutunun içerisinde nasıl oynuyor? O görüntüler nasıl geliyor?’ Tabii yıllarca bunu sordu ilk defa görenler. O sinema filmlerini ya da haberleri izlediler, yarışmaları izlediler. Şimdi o küçüldü küçüldü o kutu ve hepimizin cebine bir cep telefonu olarak girdi. Cep telefonunu da yoğun şekilde kullanıyoruz. Fakat cep telefonunun bizi yönettiğin farkına varabildi mi insanlık? Yapay zeka ile ele alırsak…

Burada teknoloji kavramı çok önemli. Bilgisayar ve cep telefonunu aslında şöyle görmek lazım; her makineye dönüşebilen bir makine. Üstündeki yazılımı değiştiriyorsunuz, biraz önce söylediğiniz gibi bir televizyon oluyor. İşte GPS oluyor yön bulmaya, mesajlaşmaya yarayan bir araç oluyor. Dolayısıyla aslında her şeye dönüşebilen bir makine var cebimizde. Bu makinaya biz teknoloji diyoruz şu anda. Teknoloji ne demek? Ben takıntılıyım biraz, yani bilgisayar dediğimizde bilgisayar kelimesini kullanmak kolay ama ‘nedir’ diye sorduğunuzda bir tanımını yapmak lazım. İşte elektriği buluyor insan, makineyi buluyor, buhar motorunu buluyor. Şimdi her şeye dönüşebilen bir makine yapmış. Bu sayı artması ile ilgili. Aletlerin sayısı artınca kompleks makineler çıkıyor. Makinelerin sayısı artınca bilgisayar çıkıyor. Şimdi bilgisayarların sayısı ve yazılımların sayısı arttığı için bir sonraki atlama büyük atlama; her yazılıma dönüşebilen bir yazılım. Nedir? Yapay zeka. Oraya gidiyoruz. Yani yapay zekanın gelişi buradan belli. Söylediğiniz diğer konu; teknoloji de kelime anlamı olarak ‘alet demek. Bunu doğru tanımlamamız lazım. Böyle teknoloji deyince, en karmaşık yapay zeka da bir alettir günün sonunda, en basit elimize aldığımız basit bir tornavida da bir çekiç de alettir. Şimdi alet olduğu zaman o aleti bir tutan var ve o aletin yaradığı bir iş var. Bir amacı var, o aletin var olması ile ilgili. Şimdi bilgisayarların gelişimi, teknolojinin gelişimi ile aslında geldiğimiz noktada bir sosyal hayatın dönüşmesi, aletin yani aracın amaca dönüşmesi belli bir insan için. Araç-amaç ilişkisinde ve araç-insan ilişkisinde bizi formatlayan bir aracın ortaya çıkması, bizi dönüştüren bir aracın ortaya çıkması söz konusu. Elinize çekiç alırsanız her yeri çivi gibi zannedip her yere çekiçle vurmak istersiniz. Beyniniz öyle çalışmaya başlıyor. Dil bir araç mesela değil mi? Ama o dil bizi formatlıyor. Nasıl düşünebileceğimiz, hangi kelimelerle düşünebileceğimiz dilde var. Aynı şekilde elimizdeki bilgisayar neler yapabiliyorsa biz ona göre düşünmeye başlıyoruz. Elimizdeki teknoloji ne yapıyorsa ona göre. Burada tabii kültür etkisi var. Teknoloji dediğimiz şey bir kültürle birlikte çıkıyor. Kültürden bağımsız bir teknoloji düşünemezsiniz. Üstünde kültür taşıyor. İşte siz mesela bir jet motoru yapıp bir jet savaş uçağı yapıyorsanız gidip de bir cephenin arkasına saldıracak kültürde olmanız gerekiyor veya işte bir insanlarla ilgili tecessüs edebilmek bir kültürün sonucu. Bütün bunlar baktığınızda; kültür, insanlığın gelişimi, teknoloji birleşiyor ve bugün kullandığımız ürün ortaya çıkıyor. Buna baktığımızda dolayısıyla tek boyutta bakamayız. Yani bunu böyle bir matematiksel gelişim, bir formül bir fonksiyon gibi düşünmemek lazım. Bunun içinde insan etkisi var, kültürümüzün etkisi, hayatın etkisi her şey var. Genelde tehlike orada tek boyutlu bakmaktadır. Çok boyutlu bakmalıyız. Dediğiniz gibi insanın bugün ne yapabileceği ile ilgili teknolojinin çok büyük bir müdahalesi söz konusu.

İnsan da bu müdahaleye müsait ama değil mi?

Sonuçta bir sürü zafiyetimiz var. Yapay zeka bunun üstüne kurulu. Başta tabii pazarlama ile gelen bir akım da var. İnsana bir şeyler satabilmek, ne zaman, nasıl alır insan? Buna biz davranış bilimi veriyoruz. Davranış bilimine baktığınızda ta hayvanlarla yapılan deneylerden geliyor. İnsanın yakın çevresi belli bir sayıda tutulmak zorunda. Cep telefonunuza bakıyorsunuz, binlerce kişinin telefonu var. En son ne zaman aradınız? Ama orada yakın tuttuğunuz 3-5 kişi var, işte o 3-5 kişi sizin nasıl düşüneceğinizi, onların aldıkları, sizin ne alacağınızı, neyi sevip neyi sevmeyeceğinizi… Zevk dediğiniz, güzellik dediğiniz kavram bile bir yerden sonra öğrenilen bir şey. İnsanın hayatına dışarıdan bir müdahale. Onu şu anda teknolojiyle formatlamak mümkün. Bir de teknolojiyi tutan el var, onun nasıl yönettiği de aslında burada kritik.

Hocam şimdi o zaman, bu işin uzmanı olarak sizden şu sorunun cevabını isteyeceğim; Yapay zeka çağı başladı mı?

Uzun bir süredir yapay zeka çağının içindeyiz diyebiliriz. Ama bunun etkisi giderek artıyor. Bunu böyle bir yükselen bir trend olarak düşünebilirsiniz. Yapay zeka uzun bir süre diğer teknolojilerin arkasında bir etkiye sahipti. Çok öne çıkamadı. Daha önemli teknolojik gelişmeler oldu. Mesela yapay zeka bulunduktan sonradır internetin hayatımıza girmesi. Ama internet çok daha büyük bir etki yapıyordu o dönemlerde ve dolayısıyla yapay zeka gölgedeydi biraz. Cep telefonu işte 2000’lerin başında hayatımıza daha fazla etki etmeye başladı. Büyük veri gibi başka gelişmeler yaşandı. Bugün artık biraz daha zamanı geldi ve hepsini gölgede bırakan bir yere yükselmiş oldu yapay zeka. Bu yükselerek artacak ve bundan sonraki teknolojinin de bir parçası olacak. Nasıl bugün yapay zeka teknolojisinin bir parçasıysa internet, cep telefonu, oradan toplanan sosyal medya… Bunların hepsi yapay zekanın bir parçasıysa bundan sonraki teknolojilerin de bir parçası olmak zorunda.

HİÇ ÖĞRETMEN OLMAYAN SİSTEMNE GEÇECEĞİZ

Ne olacak bundan sonra, bir tahmin var mı?

Geleceği tabii tam bilme şansımız yok ama görünen şu ki; gidişine baktığımızda işin, trendine baktığımızda geldiği yöne itibariyle. Her yeri değiştiren bir teknolojiden bahsediyoruz. İnsanı da değiştiren ve bütün bildiğimiz her şeyi yeniden formatlayan… Bu birkaç açıdan iyi. Şöyle iyi; yapay zeka insanı sorgulama şansını bize veriyor. Yani biz mesela yapay zekada bir teknoloji üretirken şunu soruyoruz; İnsan bu konuda nasıl düşünüyor? Bir problemi nasıl çözüyor? Mesela satranç oynayan yapay zekayı yapıyorsunuz. Orada şunu sormanız lazım; ;nsan satrancı nasıl oynuyor, nasıl düşünüyor? Veya günlük bir hayatınız var, şirket yönetiyor diyelim ki bir insan. Bunun yerine yapay zekayı koyduğunuz zaman o zaman şunu sormanız lazım; İnsan nasıl yönetiyor bu şirketi? Biz insanı keşfetme şansına sahibiz bugün yapay zekayla. Çünkü sorguladığımız şey insanın kendisi. Sanat nasıl yapıyor, felsefe nasıl yapıyor, gelişimi nasıl? Bu sorgular bize aslında insanlık olarak geldiğimiz her şeyin doğru olmadığını da gösteriyor. Şimdi mesela en karmaşık konulardan birisi dış politika olabilir. Hukuk olabilir. Bunları yapay zekayı yaptırmak istiyorsanız, şu soruyu soruyoruz; Yapay zeka hukuksal bir problemi nasıl çözebilir? O zaman şu soruyu soruyorsun; Acaba bugüne kadar geldiğimiz hukuksal zemin doğru mu? Kanunları doğru mu yapıyoruz? Ve şöyle şeyler çıkıyor ortaya; çok daha basit şeyler yapılabilir. Biz insanlık olarak belki de onu karmaşıklaştırmışız. Mesela kaç tane aktif kanun var Türkiye Cumhuriyeti’nde? Sorduğunda ben sayısını bilmiyorum. Ama mahkemeye çıktığınızda bunları bilmen lazım. Bu kadar, sayısını bile bilmediğimiz kanundan sorumluyuz ama diğer taraftan bir çelişkiye doğru gidiyor iş. Karmaşık bir yapıya doğru gidiyor. Belki yapay zekayı bu problemi verseniz 5-10 tane basit kanun maddesi yazıp işi bitirecek. Geri kalan kısmını başka şekilde yönetebilecek. Problemi dönüştürme imkanımız var bugün insanlık olarak. Yani hukuktan örnek verdik ama her alanda geldiğimiz insanlık birikiminin tekrar gözden geçtiği, insanlığın ne olduğunun gözden geçtiği ve bizi dönüştüren bir yapıya girdik yapay zeka ile. Bu anlamda bildiğimiz klasik iş kavramı dönüşüyor. Çalışma kavramı dönüşüyor. Yani 100 yıl önceki insanları getirip ‘biz çalışıyoruz’ desek şu anda gülerler. ‘Oturduğu yerden çalışmak mı olur?’ filan derler. Bugünkü insan da belki 30 yıl sonraya gittiğinde çalışmakla ilgili karşılaştığı şey dönüşmüş olacak. Eğitim dönüşüyor. Belki hiç öğretmen olmayan bir eğitim sistemine giriyoruz. Şimdiye kadarki eğitim sistemi nasıldı, işte birisi geçiyor herkesin anlayacağı bir dilde anlatmaya çalışıyor ama kimisi hızlı anlıyor, kimisi yavaş anlıyor, kimi görerek kimi işiterek anlıyor. Şimdi yapay zekaya biz eğitimi devredeceğiz belki de. İnsanın anladığı hızda, tekrar ihtiyacı duyulan noktaları ona özel anlatarak farklı şekillerde, eğitim sistemini hiç öğretmenin olmadığı bir yapıya geçireceğiz.

GİDEREK SUNİ BİR DÜNYAYA HAPSOLUYORUZ

Adı ‘yapay’ olan bir sisteme tamamen teslim oluyormuşuz gibi bir durum var ortada. Gerçekliği nasıl koruyacağız?

Önce bir “yapay” kelimesinin üstünde duralım. Tabii “artificial” yani suni bir şey aslında. “Art” kelimesinden geliyor “artificial intelligence”, sanat da oradan geliyor. Hukuk da belki yapay bir şey değil mi veya sosyoloji de? Aslında ürettiğimiz her şeyin yapaylığı insanın ürettiği şeyler olarak görecek olursak, doğal şeyleri bir kenara koyalım. Ki o doğaya da biz dönüştürüyoruz. Bugün mesela bir binadayız. Burada da her yer düz çizgilerden oluşuyor. Bizim geometrimiz, insan olarak. Doğada düz çizgiden oluşan çok az şey görebilirsiniz. Ama biz insan olarak her şeyi dönüştürmüşüz. Yapaylık ortaya çıkmış. Dolayısıyla yapay zeka buraya talip. Yapay olan şeyleri başka bir şekilde yapmaya talip. Yapay zekanın şöyle bir iddiası yok; ‘Dünyanın bundan sonraki yörüngesini ben belirleyeceğim.’ Burada gerçeklik kavramına bir alternatif değil de doğallık kavramına bir alternatif olarak düşünülebilir. Gerçeklik kavramı ayrı bir tartışma konusu yapay zekada. Çünkü teknoloji bizi giderek sanal bir dünyaya, suni bir dünyaya doğru hapsediyor o ayrı bir konu.

Hep kazancından bahsediliyor yapay zekanın. İşte ‘para kazandıracak. Zamandan tasarruf ettirecek. İnsandan tasarruf ettirecek. İstihdam politikalarının değiştirecek’ vesaire. Felsefesine girelim o halde… Ne kaybettireceği konusunu da çok tartışmıyoruz…

Evet her şeyi bir maliyeti var. Bir şeyler kazanıyoruz, belki suni cennete doğru gideceğiz. Çalışmadan her istediğimiz gelecek, sınırsız kaynağa gidiyoruz. İşte bugün baktığınızda tarlaları makinalar ekip biçebiliyor. Sürüleri gidebiliyor robotlar. Doğal bir ortamın içinde, bizim ihtiyacımız olan her şeyi üretiyor. Karanlık fabrikalar var, ham madde giriyor, içinde hiç insan çalışmıyor, ürün çıkıyor. Belki internetten seçeceğiz; ‘şu kazağı istiyorum’ diyeceğiz. Evimize kadar gelecek ve bir süreçte insan çalışmayacak, makineler yapacak. Buraya doğru gidiyoruz zaten. Mesela sabah basıyorsunuz düğmeye sıcak su akıyor. Şimdi o suyu eve kadar taşıyan, eskiden olsa o suyu kuyudan çekeceksiniz, ısıtacak odun ateşinde filan. Şimdi onların hepsini makine yapıyor, biz hissetmiyoruz bile. Hayatımıza çoktan girmiş durumda bu makinaların bize dönüştürmesi. Bunun tabii bedelleri de var.

HİÇ ÇALIŞMAYAN BİR TOPLULUĞA DÖNÜŞECEĞİZ

Mesela Hocam?

Birkaç bedeli var. Fiziksel bedeli yaşıyoruz şimdi obezite artıyor. Başka şeyler artıyor. İlişkiler de dönüşüyor, mesela akrabalık ilişkileri. Bizim aile kavramamız dönüşüyor. Yani eskiden ailenin içindesiniz. Aile sizin en büyük destek grubunuz. Bir şekilde onunla birlikteliğiniz var. Şimdi bakıyorsunuz bireysellik artmış durumda. Gidiyor işte bisiklet binmeyi seven 1500 kişiyle bir gruba üye olabiliyor bir birey ve ailesinden çok onlarla vakit geçirebiliyor. Belki ailesini görmüyor doğru düzgün. Şimdi bunlar birer dönüşüm. Bizim dünyamızda, bizim gibi yaşayan insanlar için erdem kavramı ve ahlak kavramı kodlanmış. Ben kendi yaşadığım dönem için diyebilirim ki; çalışmak bizim için çok büyük bir ahlaktı. Çalışmamak bir ahlaksızlıktı. Böyle yaşadık, böyle yetiştik. İşte üretmemek bir şeylerin içinde olmamak… Ama bunlar zaman içinde dönüşüyor. Yani bir nesil sonra, iki nesil sonra hiç çalışmayan -bir bize göre çalışmayan- bir topluluğa gideceğiz ve onlar için etik kavramı, ahlak kavramı bambaşka bir yer oturuyor.

YENİ KAVRAMLARLA YAŞAMAYA BAŞLAYACAĞIZ

Hayattan nasıl zevk alacaklar, o da mı değişecek?

Bence değişecek. Sert bir örnek belki ama işte insanlık tarihine baktığınızda yamyamlık var. Böyle bir dönem var. İnsanlar yaşamış. Bunu anlama şansımız yok bizim. Yani o paradigma değişiyor, paradigma kaymaları yaşıyoruz. Şu anki bizim belki arkasından koştuğumuz bizim motive eden çoğu kavram, kavram olarak bile bundan 100 yıl önce yok. İşte şimdi ‘stres’ diye bir kelime yoktu düşünün. Şimdi hayatımıza girdi. Depresyon geldi, travmalar geldi. Bir sürü yeni kelimeler de geliyor dile. Çünkü yeni duygular yeni yaşantılar hayatımıza giriyor. O süreçte tabii ki yapay zekanın çok büyük etkileri var, çünkü hayatı dönüştürüyor. Makinalar bizi dönüştürüyor ve yeni kavramlarla birlikte yaşamaya başlayacağız. Böyle gözüküyor en azından, tabii geleceği bilemeyiz.

BİRKAÇ NESİL SONRA TRAVMALAR TEMİZLENECEK

Burada biraz muhalif gibi duruyorum ama değilim. Yoksa tekerleğin icadını reddetmeniz gerekiyor. Ben insanın kendisinden vazgeçmesi meselesine takıldım biraz. Telefonla baş başa kalan bir nesille karşı karşıyayız. Kendini inanılmaz önemsiyor, farklı görüyor. İnsan giderek yalnızlaşır ve yalnızlık yapay zeka ile hızlanacak. İnsanın hayatında bir insanın olmaması bir problem ve aslında teknolojik seyri de bir yerde durduracak bir sorun değil mi?

Çok güzel konular. Yalnızlaşma bir problem mi? bizim açımızdan bakınca, benim yaşadığım yetiştiğim kültür açısından bir problem. Ama şunu da objektif olarak söylememiz lazım ki insanın travmaları en çok travma kazandığı zaman bilimsel olarak öğrencilik zamanları. İlkokuldan başlayan, işte sınıf arkadaşından zorbalık, hocasından bir şey görüyor falan. Şimdi düşünün hiç bunları yaşamadığı bir dönemde tamamen yapay zekadan bir şeyler öğrendiğinde bir travmada yok veya çok daha düşük travmalardan bahsediyoruz. Travma olmayınca, mesela Boğaz’da bir yalıda oturmak istiyor. İnsan niye istiyor bunu? Analiz ettiğinizde sınırsız kaynağa gidiyoruz bir yandan. İşte internetten bir uygulama indiriyorsunuz bir kişi de indirirse 1 milyon kişi de indirirse dünyada bir şey değişmiyor. Sınırsız bir kaynak değil ortamda baktığınızda. Ama gerçek hayatta her şey sınırlı. Dolayısıyla bir seçim problemimiz var. Kim bu kaynakları kullanacak? Baktığınızda insanın isteklerine, arzularına travmatik şeyler görüyorsunuz. Başkasına karşı üstün olma duygusu. Birileriyle yaşamış olduğu travmatik bir şeyin tepkisini görüyorsunuz. Bu geçebilecek bir şey. Yani zaman içinde birkaç nesil sonra bu büyük ihtimalle bu travmalar temizlenecek. İnsanların o yaşadığı, hırsızlık yapması, başka bir insana zarar vermesi gibi kötü duygulara gerek kalmayacak. Sizin her istediğinizi oluyorsa şayet…

Ama robotlaşmış olmayacak mı o zaman?

Bize göre, bizim algımız göre bu dünyadan okuyunca evet. Ama mesela çalışmak kavramının bir erdem olmaktan insanlığın istemediği bir şey, hani Almanların da güzel bir sözü var; ‘çalışmak özgürlüktür’ diyorlar. Şimdi ‘çalışmamak da özgürlüktür’ kavramı karşısına konulabiliyor. Böyle bir şey mümkün artık. Bu paradigma değişiklikleri başka bir konseptte ele alınmalı. O dönemi bugünün bakış açısıyla yargılamayız onu söylemeye çalışıyorum. O dönemde de bugünün yargılayamaz.

Elli yıl öncesinden gelseler bizi bugün çok ağır eleştirirler değil mi?

Sanal bir şey belki, bir beyin jimnastiği olarak bunu düşünelim ama bu konuların içinde çok konuşulduğu için; ‘insan bir gün ölümsüzlüğe ulaşırsa veya çok uzun bir ömre ulaşırsa o insanın düşüncesi duygusu bizim anlayamadığımız bir duygu. Mesela insan nüfusu azalıyor. İlk kez iki yıl önce 5 yaş altındaki insan sayısı dünya yüzeyindeki 65 yaş üstündeki insan sayısından aza indi. Ne demek, yaşlanıyoruz. Bir projeksiyon var 12,5 milyara kadar nüfus çıkacak, sonra düşecek. Dünya daha fazla artmayacak. Niye? Gelir arttıkça sosyal kültürel yapılar arttıkça üreme azalıyor. İnsan nüfusu azalıyor. Belki 100 yıl öncesi için bu anlatılamaz, hayal edilemez bir şeydi. Bugün bunu anlayabiliyoruz. Yarın bunu yaşayacağız belki de. İnsan nüfusu uzuyor, şu anda doğan birisinin 115 yaşına kadar yaşaması bekleniyor. Şimdi o insanın evliliğe bakışı çok farklı. Yani 25 yaşında evleneyim ve ben bundan sonra 90 yıl birisiyle evli kalayım düşüncesiyle şu anda mesela diyelim ki 100 yıl önce 25 yaşında evlenip 45 yaşında ölen birisi için hani 20 yıl evli kalayım algıları farklı. O bağlamda o düzlemde o paradigma içinde düşünülmesi gerekiyor. İnsanlık değişiyor, yalnızlaşıyor ve farklı bir dünyaya evet giriyoruz. Bizi burada motor güç olarak iten şeylerden birisi bu yapay zeka ve yeni teknolojiler bunu görmek lazım.

Beni rahatsız eden bir mesele daha var bu yapay zeka ile. Öğrencilerde gençlerde, insan zekasını küçümseyen tavırlar görmeye başladım. Öğretmenini küçümseyen öğrenci sosyolojisi; ‘ya hocam senden 10 katı var YouTube’da. ChatGPT var.’ Bu otoriteyi devreden çıkarma yok etmek demek. Bunu nasıl aşacağız?

Milattan öncesine kadar indiğinizde de Antik Yunan’da da benzer şikayetler var; ‘Bu eski nesil hiç anlamıyor bizi.’ Aslında insan hayatı bir tekerrürden, tekrar etmekten ibarettir de diyebiliriz bir anlamda. Tabii bir şeyler çok hızlı değişmeye başladı. Antik Yunan’dan daha hızlı. Üstsel zamanlarda yaşıyoruz. İşte radyo icat edildi 1 milyon kişiye ulaşması 100 yıl aldı. Televizyonda 50 yıl ve Facebook’ta bir yıl sürdü gibi. Bugün bir uygulama yazıp yarın 1 milyon kişi ona ulaştırabilirsiniz. Burada dönüşüme baktığımızda eğitim sistemi geri kalıyor. Siz bir ödev veriyorsunuz çocuğa. Verdiğinizde ödev de internette bir dil modeline yaptırabileceği bir ödev. Siz bu eğitim modeli hala devam etmekte ısrar ediyorsanız o zaman şunu göğüslemeniz lazım, o çocuk çıkar der ki; ‘Sizin geliştirdiğiniz eğitim sistemi benim 2 dakikada yapay zekaya çözdürebileceğim bir ödev veriyor. Ben bunu niye yapayım ki? Zaten bunu yapay zeka yapıyor.’

Peki bu nesil bu araçlarla bütün sorularını ve sorunları çözebilecek mi?

Bunlara ‘singularity’ (tekillik) diyoruz. Üç tane çok basit teknolojik singularity var. En meşhur konuşulanlar. Bir tanesi insan zekasından daha yüksek bir zekaya yapay zeka çıkabilir mi? Bir diğeri insan ölümsüz olabilir mi? Diğeri ise, ‘transhünanizm’ dediğimiz yani insan bedeninin tamamen dönüştürebilir miyiz? Başka, 200’ün üstünde çok bilinen singularity var. Bilim kurgu filmleri çok sever bunları. Bunlara tekillik dememizin sebebi bilinmezlik içermesi. Mesela uzayda da karadelikler bilinmiyor, ne olduğunun orada tam çözemedik veya matematikte işte asimptot noktaları bilinmeyen tanımsız noktalardır. Dolayısıyla burada bir bilinmezlik var bizim için. O yüzden orası ile ilgili sorular da bir bilinmezlik içeriyor. Yani bir gün yapay zeka bizden her anlamda zekaya ulaşırsa ne olur? Bilmiyoruz.

HER ŞEYE DÖNÜŞEN BİR YAPAY ZEKA DA İSTEMEYECEĞİZ

Var mı bir yanıtı sizde?

Birkaç pencere açabiliriz ama baştan doğru cevabı verelim. Bu kimsenin tam olarak bilmediği bir soru. O gün yapay zeka insanlığın sonunu getirmeye mi karar verir? İnsanlık bambaşka bir düzleme girer ve başka bir yere mi gider? Bunu bilmiyoruz. ‘Buraya ulaşılacak mı?’ sorusu ben de çok ulaşılacağı yönünde iz yok. Mesela hayal gücü insana özgü bir güç. Şu an yapay zekalar burada çok daha emekleme aşamasındalar. Hatta hiçbir gelişme yok diyebiliriz. Şunları yapabiliyorlar, uzayda bildiğimiz noktaları düşünün. Bu bilinen noktalar arasında boş kalmış noktaları keşfedebilirler. İşte antibiyotik buluyor, başka şeyler buluyor. Ama böyle Einstein gibi biri çıkıyor, bilinen fiziğin çok ötesinde bir fizikte bahsedip bir de onu ispat diyebiliyor. Bu insana özgü bir şey. O hayal edebilmek. Önceki sorunuzla ilişkili olarak, Avrupa’da bundan 400 yıl önce 4 işlem yapabilenler çok zeki kabul edilebiliyormuş. Bugün sıradan bir şey. ‘Çocuk öğretmenini aşağılıyor, zihnini aşağılıyor’ diyorsunuz. Şu anda 4 işlemi de aşağılayabiliriz. O zaman çok zeki kabul edilen insanlar, bizim için şu anda çok zeki değiller. Aynı şey bugün bizim için çok zor olan işte mesela kuantum fiziği değil mi? Herkes konuşuyor bundan 20 yıl sonra belki çok temel bir bilgi haline dönüşecek. Kuantum bilgisayarları masamızda önümüzde olacak belki de. Çok temel bir şey haline dönüşecek. ‘Her şeyi ulaşabilecek bir yapay zeka olursa ne olur?’ sorusuna gelecek olursak; muhtemelen biz her şeye dönüşen bir yapay zeka da istemeyeceğiz. Bizim çünkü teknolojiden beklentimiz bizim problemlerimizi çözsün. İnsan çekiç yapmış. Çünkü eliyle bir şeyleri vurmak istemiyor, canı yanıyor. İhtiyacı olan noktada teknoloji üretiyor. Eksik olduğu noktada teknoloji üretiyor.

Kendisini devreden çıkaracak bir teknolojiye insan müsaade etmez mi?

Etmiyor. İstemiyor. Zaten öyle bir amacı da yok. Bu belki bilim kurgu olarak, belki bazı laboratuvarlarda şu anda çalışılıyor ama orada da gene beklentimiz bu yapay zeka gelsin bize bir hizmet etsin bize araç olarak. Köleliği bile bu bağlamda koyabilirsiniz. İnsan niye köle çalıştırmış tarih boyunca? Çünkü bir şeylerini birine yaptırmak istiyor ama o kölenin kontrolü kendinde olsun. Sahipliği kendinde olsun istiyor.

‘Robotların İsyanı’ meselesi bir bilim kurgu filmi ama ‘olur mu? sorusu da var. Yapay zeka o aşamaya geçer mi? Kendi akıl eder mi? Kendini geliştirir mi? Böyle bir sürü soru var. Bu mümkün mü değil mi?

Teorik olarak şu anda mümkün değil. Biz bir şekilde yapay zekayı insandan zeki hale getirmenin yolunu bulamadık. Bulunabileceği ile ilgili bir emaremiz de yok. Bunun hatta olmayacağına dair ispatlar da var. Ama işte bilim kurgu filmleri hep şuradan giriyor; ‘ya bilim hata yapıyorsa?’ Bu açık kapıyı düşündüğümüz zaman belki bir olasılık olabilir. Ama şu an bilgimiz şunu söylüyor ki; bir gün bu mümkün olmayacak. Bunu net söyleyebiliriz. ‘Olursa ne olur?’ sorusu hep gündemde. Bilim kurgu filmleri ve bir edebiyat var orada. Fiktif bir şey, üretilmiş bir şey. Ona da saygım var. Buna da inanan bir sürü insan var. Bilimsel cevabı bunun; hayır bu mümkün değil şu anki bilgimiz itibariyle.

Laf lafı açıyor. Bir tereddüt sorusu daha; İnsanın en önemli özelliklerinden biri hayal tasavvur etmesi. Zihninde geliştirdiği bir meseleyi sonra teknolojikleştiriyor. Ya da 30 yıl önce izlediğimiz bütün bilim kurgu filmleri bir hayal ürünüydü şimdi o filmleri yaşıyoruz, uygulayıcısıyız hatta. Gençler de ödevi, metni, fotoğraf üretimini ve kodlamayı ChatGPT diye yaptırıyorlar. Hayal etmiyorlar da. Bir kurmaca, hikaye ve betimleme olmuyor. Böyle bir zihinsel üretimsizlik yapay zekanın gelişimini de durdurmaz mı?

Yapay zekayı bir araç olarak görmek lazım. Ben gençliğimde İngilizce öğrenirken elektronik tercümanlar çıkmıştı. Böyle kelimeyi yazıyordu tercüme ediyordu. Hocalarımız çok kızıyordu; ‘tembelleştirir bu sizi. Sözlüğü mutlaka kullanın. Orada başka kelime görürsün, geliştirirsin’ falan. Şimdi bakıyorum sözlük en son ne zaman aldım hatırlamıyorum. Bir kelime, bilmediğim bir şey çıktığında hemen internetten tercüme ediyorum. Hatta şimdi ChatGPT’ye veriyorsunuz çok daha güzel tam tercümesini de yapıyor. Teknolojik gelişim bizim ihtiyaçlarımızdan ve ihtiyaçlarımızı kapatan araçlar şeklinde hayatımıza giriyor. Bu anlamda bizim aslında çok uğraşmak istemediğimiz şeyleri çözüyor diyebiliriz. Bir bilimsel çalışma yapacak birisi, binlerce o konuda literatür var onların hepsini okuması lazım. O okumanın sonunda bir sonuca ulaşacak ve o ulaştığı sonuçtan da bir şey üretecek. Bunu ben yapay zekaya yaptırabiliyorsam, onun da yaptığı günün sonunda bir sürü kaynağı okuyup onlardan bir şeyler özümseyip sayıp bir sonuca ulaşmak. Ne kadar iyi yapıyordur ayrı bir şey.

Peki bakış açısı tam oturacak mı? İnsanın o cümleden, kelimeden duygu olarak hissederek elde ettiği bir sonuç ile yapay zekanın ortaya koyduğu sonuç aynı olacak mı?

Olmayacak. Bunu şöyle görmeniz lazım. İki boyutu var. Bir materyal boyutu, dünya boyutu ve o dünya boyutunda bir şeyler üretiyoruz. Bunu biz bir alete yaptırabiliriz. Bu zaten tarih boyunca hep yapılmış. Bir sürü alet kullanmışız. Bir de insanın tekamül boyutu var. İnsanın kendisini geliştirmesi için bir mesleği kullanması, o meslekle olan ilişkisinden o insanın bir gelişimi söz konusu. Bunun ben şekil değiştireceğini düşünüyorum. Bizi şu anda tekamül ettiren şeyler 100 yıl öncesinden farklı. Yaşadığımız şeyler farklı ve farklı boyutlarda gelişiyoruz. Bu teknolojinin ilerlemesiyle yapay zekanın girmesiyle birlikte bizim gelişim alanlarımız da farklılaşacak. O zaman yaşadığımız, işte bakıyorsunuz edebiyata bakın o zaman edebiyata. Bir demircinin ateşte demiri dövmesi, orada kendini de bir olgunlaştırma süreci var. O olgunlaşma süreci bugün dönüşmüş durumda. Siz onu başka yerden elde edebiliyorsunuz. Bu da dönüşecek belki de.

DUYGUSAL İLİŞKİNİN ŞEKLİ DE DEĞİŞİYOR

Kendimden bir örnek vereyim, yıllar önce Photoshop öğrenmek için yaklaşık 1 yıllık bir kurs süreci vardı. Çok uzundu ama gerçekten de öyle öğretiyorlardı. Bugün 6 saatte çözebiliyor. Artık montaj programı öğrenmemize gerek yok. Ama ben insan duygusunun, düşüncesinin, fikrinin ve hissiyatının olmamasından tereddüt ediyorum. Yani insan emeğinin olmadığı ürünler, gelişmeler işte edebi üretimler, kültürel üretimler… Bu nasıl karşılık bulacak? Çünkü herkes bir süre sonra aynı şeyleri üretmiş olmayacak mı?

Evet bu böyle bir teori var; ‘ölü internet’ teorisi. Çünkü yapay zekanın öğrendiği kaynak şu anda internet. Oradaki kitapları okuyor, oradaki içerikleri okuyor ve ona göre kendini geliştiriyor. Bir müddet sonra tamamını yapay zeka üretirse, internet yapay zeka için artık ölü bir yer olacak. Çünkü orada öğrenebileceği bir şey kalmayacak ve üretilen her şey de zaten birbirinin kopyası haline gelmiş olacak. Dolayısıyla ‘gelişim orada yapay zeka için duracak’ gibi bir iddia var. Bahsettiğiniz konu da evet materyal dünyadaki aletin dünyayı dönüştürmesi, işte bu oturduğumuz koltuğu yapması, giydiğimiz elbiseyi yapması… İnsanların uğraşmak istemediği bir problem olduğunu düşünüyorum. En azından gelişimimiz orada ama diğer konu önemli. İnsanın ne hissettiği, duygularının ne olduğu önemli. Bu niye var? Biz niye bir şey yaparken duygusal duruma girmek istiyoruz veya her yaptığımızda bir duygusal ilişki kuruyoruz. İşte bir taş görüyorsunuz, şimdi o taşı alıyorsunuz cebimizdeki cep telefonu ve bilgisayarlar bunlar taştan topraktan yapılmış. Adam almış taşı yontmuş ve önümüze bilgisayar diye koyuyor. Bütün gün o monitöre bakıyoruz. Bir açıdan bu boyutu var taşın. Ama bir açıdan da taşa adam şiir yazıyor, şarkı yazıyor. Duygusal bir şey var ve o duygusal şey ne işe yarıyor, niye var o duygusal şey? Bizi geliştiriyor bizi farklı bir boyuta taşıyor. Şimdi o anlamda bakacak olursanız evet materyal dünyada gelişim var. İhtiyaçların giderilmesi gibi. Bir anlamda da insanın bizim tekamül boyutumuz var. Yani insanın gelişimi. Orada bahsettiğimiz şey anlamlı. Ben şunu düşünüyorum bu da şekil değiştirecek. Eskiden bir ormanda oturup ağacı izleyen, taşı izleyen, ona şiir yazan insan bugün başka şeyler izliyor ve onlarla bir duygusal ilişkiye giriyor. Duygusal ilişkinin şekli de değişiyor.

Tam burada bir deneyimim oldu. Onu aktarmak istiyorum. Allah rahmet eylesin, Ferdi Tayfur’u kaybettik geçtiğimiz günlerde. Türk müziğinde bir mihenk taşıydı. Bir öğrenci grubu geldi haber merkezimize, ben onlara 2024 yılının YouTube’da ya da Spotify’de en çok dinlenen şarkısını bilip bilmediklerini sordum. Bu arada ben bilmiyordum. Bana bir isim söylediler, ‘şarkısını hatırlıyor musunuz?’ dedim. ‘Hatırlamıyoruz sözlerini ama çok dinledik’ dediler. ‘Ferdi Tayfur’u biliyor musunuz peki?’ dedim. Biliyoruz dediler. Şarkılarını sordum 5-6’sını bir çırpıda saydılar. Fakat o 2024’üb dijital platformlarda ilgi gören şarkısından kelime bile söyleyemediler. Ben biraz araştırdım, muhtemelen yapay zekaya yazdırılmış bir şarkı sözü gibiydi. Duygu yoktu Hocam. İnsana geçecek, iz bırakacak bir duygu yoktu. Çünkü aşık olmuş, ızdırap çekmiş, beklemiş, yanmış, pişmiş ve yazmış ve Ferdi Tayfur’un şarkıları buralara gelmiş. İşte duygu meselesini ben burada biraz bir tıkanıklık olarak görüyorum.

Dediğinizi çok iyi anlıyorum. Burada ‘duygu’ kelimesini isterseniz kullanmayalım. Çünkü duygular manipüle edilebiliyor. Bugün ChatGPT’ye verin, Mehmet Akif Ersoy’un ağzından bir teknoloji şiiri bir yapay zeka şiiri yazabiliyor. Duyguların çıktıları diyelim buna. Duygunun kendisi değil ama duygunun ürettiği şiir, şarkı bunlar yapay zeka tarafından öğrenilip üretilebiliyor.

Duygu yerine öneriniz nedir?

Burada ‘insan’ diyelim. İnsanı tanımlamakta fayda var. Aslında o bahsettiğiniz şey, insandan insana bir ilişki. Ferdi Tayfur’dan bize dokunan, bizden ona dokunan bir ilişki var. Başka bir boyut. Burada duygu üstünden taşınabilir, Spotify üstünden, Youtube üstünden taşınabilir bunlar. Bunlar birer araç. Aslında insandan insana bir hat var ve o hat bizim hoşumuza giden, bizi cezbeden, bizi insan yapan ve hiçbir zaman yapay zekanın da anlayamayacağı bir şey diyebiliriz.

Bu iyi oldu. O zaman şu meşhur soru var ya; ‘yapay zeka bizi işsiz bırakacak mı?’ Yapay zekanın kimleri işsiz bırakmayacağını aslında konuşmak gerekiyor değil mi?

Evet konuşabiliriz ama şunu söyleyebiliriz ki yapay zeka herkesi işsiz bırakacak. Bizim anladığımız iş anlamında. Bugün iş olarak tanımladığınız, işte iş ilanlarında aradığınızda bulduğunuz, özgeçmişlere yazdığınız ‘ben şunu yaparım’ dediğiniz her şeyin alternatifi yapay zeka olacak.

Ne denir, sektörleri allak bullak edecek…

Çok doğru. Ama insanı yerinden edebilecek mi? İnsan olmayı başarabilecek mi? Bence hayır. Orada insanın bu teknolojinin üstünde hala daha ürettiği hala daha uğraşması gereken problemler olacağını düşünüyorum. Yakın vadede, uzak vadede diye bu ikisini ikiye ayıralım. Uzak vade çok uzun ve onu benim tahmin etmem zor. Yakın vadede ciddi anlamda güç dönüşümleri var. Bir şekilde şu anda kapitalizmin içindeyiz. Şirketler var, devletler var. Bunların elinde güç var. Bu gücün dönüşeceğini görüyoruz. İşte kripto paralar bile güç dönüşümüdür. Sahiplik kavramı değişiyor. Bir kaleme ben sahip olabiliyorum. O kalem miras kalabilir, o kalemi ben satabilirim ama indiriyorsunuz bir tane uygulama. Satsın satamazsınız. Sahiplik kavramı değişiyor işte. En basitinden ‘Instagram hesabınızın sahibi siz misiniz, siz değil misiniz?’ diye sorayım.

DEVLET YÖNETİMLERİ YAKIN ZAMANDA DÖNÜŞECEK

Oturmuyor Hocam. Sahibisiniz ama değilsiniz…

Sınırsız kaynağa gidiyoruz. İnternetten bir şey indiriyorsunuz ve doğadan çok bir şey azalmıyor ama diğer tarafta sınırlı bir kaynaktan gelen ekonomiye sahibiz. Paranın anlamı değişiyor. Bir yerde her şey sınırsızsa para diye bir şeyin anlamı kalmıyor. Bir şeylere sahip olmak, bir şeyleri satmak, almak gibi bu kavramların değişeceği bir yere doğru gidiyoruz. Bu yakın dönemde benim gördüğüm kadarıyla, teknoloji ve yapay zeka aslında insanlığın ciddi bir sınavdan geçeceği bir kapı araladı şu anda. Burada biz ‘güç nedir’i çok sorgulayacağız. Devlet yönetimlerinin ben değişeceğini yakın dönemde düşünüyorum. Şu an çok daha otokratik yapılara gidiyor biliyorsunuz dünya yönetimleri ve bunun daha da artması çok söz konusu. Çünkü orada bir gücün el değiştirmesi kolay olmayacak.

Şu anda Avrupa Birliği demokrasinin sosyal medya üzerinden pasifize edilmesini masaya yatırıyor. Ama 5 yıl önce 10 yıl önce Avrupa Birliği için bir sınırsız düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğüydü sosyal medya. Kendilerine bir tehdit olarak görünce Romanya’daki seçimleri iptal ettiler…

Çok daha sert şeyler. Burada tabii şirketler de dönüşüyor. Sadece devletler değil şirketler de var. Orada da ‘tekno-feodalite’ diye bir kavram var. Teknolojinin sahibi kim olacak? Tamam güzel, kullanıyoruz. Bir sürü teknolojiyi. Bunun faturasını ödeyen birileri var. Onu geliştiren, onun elektriğini ödeyen. Burada bir sahiplik, güç dönüşümü söz konusu. Bu kısa vadede işin birazcık sıkıntılı olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bizim o teknolojik özgürlüğe, insanın, bireyin özgürlüğüne ve istediği her şeyi yapmaya giden yolda biraz sıkıntılarımız var.

“ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞIMIZ ŞEKİL DEĞİŞTİRECEK”

Özgürlük kavramı, anlayışı ve algısı da tamamen değişmek zorunda değil mi?

Özgürlük çok zor bir kelime. Bir defa özgürlükle ilgili şunu söyleyeyim; bir düşünce formu. Düşüncemizde olan bir şey ve özgürlük düşüncesi durumu belki de hiçbir zaman ulaşılamayacak bir şey. Çünkü ne yaparsanız yapın herhangi bir varlığı özgürlüğünüzün önünde bir engel görebilirsiniz. Dolayısıyla burada biz sadece bir aşama daha açıyoruz, bir kapı daha açıyoruz insanlık tarihine baktığınızda. Eskiden, diyelim ki bir ailede doğduğunuz. Bir köyü düşünün orada doğduğunuz ve yapabileceğiniz şeyler çok kısıtlı. Şimdi artık köyde bile internet var değil mi? Oradan birisi size bugün e-posta atabiliyor. Bizi izleyebiliyorlar. Dünyanın öteki ucundan birisi size e-posta atabiliyor. Tersten baktığınızda küreselleşme bir anlamda özgürlüğünün önünde bir engel mi değil mi? Bunu da sorabilirsiniz. O yüzden özgürlük kelimesi riskli bir kelimedir. Her anlamda önüne engeller çıkartabilirsiniz ve her kavram özgürlüğün önünde bir engel haline de dönüşebilir o özgürlüğü destekleyen bir şeye de dönüşebilir. Ben sadece şunu düşünüyorum; bizim anladığımız anlamdaki özgürlük çok şekil değiştirecek ve farklı bir forma doğru zaman içinde akacak.

İNSANA AÇIKLAMASI GEREKİYOR

Yapay zekanın etik yönünün de bir tarafından tartışılması gerekiyor. Ben ChatGPT’ye önce sizi tanımladım sonra dedim ki ‘hocamıza neyi sorayım?’ Dedi ki; ‘yapay zekanın etik yönlerini konuşmanız gerekiyor ve hukuk tarafı ile kamu politikaları…’ Olmazsa olmaz 3 sorusu bunlardı.

Belki de beni tanımıştır. ‘Yapay zeka etiği’ çalıştığım konulardan biri. Kısaca tanımını yapalım, ilk aşamada baktığınızda sorumluluk sahibi yapay zekaya gitmemiz gerekiyor. İlk ulaşacağımız hedef; biz yapay zeka ne zaman sorumlu tutabiliriz bir şeylerden? Bunun da 5 tane temel tanımı var. Bir tanesi; açıklanabilir yapay zeka. Mesela arabayı yapay zeka kullanıyor, sağa döndürdüğü zaman neden sağa döndürdüğünü, düz gitmediğini bana açıklayabilmeli. İkincisi; yapay zekanın tamamen bağımsız olması. Ona müdahaleyi insan yapmamalı, kendi başına kendini uyarlayabilir olması. Üçüncüsü; şeffaf olması. Dördüncüsü; ortama kendini uyarlayabilir olması. Beşincisi ise interaktif olması. Benimle iletişim kurması. Bu 5 şartı sağlayan yapay zekalara biz bugün günümüzde “sorumluluk sahibi yapay zeka” diyoruz ve artık o yapay zeka bir sorumluluğu yükleyebileceğimizi düşünüyoruz. Kanuni bir düzenleme henüz netleşmiş durumda değil. Sadece ‘insanla ilgili kararları artık yapay zeka verdikten sonra insana açıklaması gerekir’ ile ilgili kanun düzenlemeleri başladı. Size bir reklam gösterildiyse mesela o reklamı niye gösterdikleri. Size biri ırkçılık mı yapıyor, o reklamı size gösteriyor? Bunu sorgulama hakkınız var artık. Çünkü böyle bir özgür dönem yaşandı yapay zekaya bütün verileri yüklüyordunuz, belki de doğduğunuz yerle ilgili size bir ayrımcılık yapıyordu. Bunu bilmiyorduk. Şimdi sorgulanabiliyor ve bunlar bir suç. Yapay zeka bu döneme girdi. Sorumluluk sahibi yapay zekanın üstünde bir de hesap verebilir yapay zeka var. Onun üstünde de yapay zeka etiği dediğimiz, en geniş anlamda yapay zekanın etik konuları ele alması gerekiyor. Burada etik konusunda ciddi dönüşümler yaşıyoruz. Etik okullarına bakın, farklı okullar var ama en temel 3 tane okuldan bahsedebiliriz. ‘Etik nedir? Hukuk nereden geliyor?’ dediğinizde. Bir tanesi işte faydacı etik. Ben kendi faydamı düşünürsem de günün sonunda bir yerde sizinle anlaşabiliriz. Sorumluluk etiği var bir de erdemler etiği var. Şimdi erdemler etiği enteresan. Bugüne kadarki bütün kurgu bunun üstünden gitmiş. Dine de baktığınızda orada erdem kavramı var ve erdemli bir insan tanımı yapılmış.

HUKUKSAL DÜZENLEMELERİ DE YAPAY ZEKAYA DEVREDECEĞİZ

Ahlakı da oraya oturtuyor…

Evet oturtuyor. Siyasete baktığınızda; ‘Birini seçelim erdemli birini. Bütün kararları o versin bizim adımıza.’ Gene bakın o da bir araç. O insana da insana da yazık bu arada. Yani onda bir alet olarak kullanıyor, her şeyi yüklüyorsun üstüne ama erdemli biri olsun. Veya eğitime bile bakın, öğretmen çocukların rol modeli. Örnek aldığı, erdemli bir model. Bir hocanın ahlaksızlığı bizim için çok daha yıkıcı bir şeydir sıradan birine göre. Yapay zeka bunların hepsini alternatif. Yani öğretmenin yerine yapay zekayı geçirdiğiniz zaman, oradaki etik okulunuz değişiyor. Etik tanımanız değişiyor ve yapay zekanın getirmiş olduğu o etik dönüşümü her alanda yaşanacak. Demokraside de… Artık bana her şeyi sorabilir; Şuraya yol yapılsın mı? Buraya yol yaparsak atıyorum vergilerde yüzde bir artış olacak bunu kabul ediyor musun? Herkes görüşünü artık katılımcı bir şekilde söyleyebilir. Hatta bunları yapay zeka, artıları-eksileri ile sonraki çıkabilecek komplikasyonlar ile bize açabilir. Şimdi bu teknoloji varken, bunu şu anda kullanmıyoruz ama yavaş yavaş geliyor. Geldikçe de hem bizim sosyal hayatımız, beşeri hayatımız çok ciddi dönüşümler geçirecek. Dayandığı etik kavramları değiştiği için. Artık elimizde bunları yapabilecek bir alet var. Yani yapay zeka rolü var. Bir alet olarak ne kadar etik sonuçları oluşacak. Bir de yapay zekanın kendi etik kavramı var. Bizim etik dünyamızı formatlaması var. Bir tarafta işte sorduğunuz soru; arabayı yapay zeka çarptığında suçlu kimdir? Yapay zekanın kendisi mi onun programcısı mı orada kabinde oturan kişi mi? Bu bir problem. Diğer tarafta yapay zekanın ürettiği hukuk hangi etik okuluna dayanacak? Yapay zeka bir gün bir mahkemeyi yönetirse hangi etiğe göre yönetecek? İnsanlar hakkında karar verebilecek mi? Diğer tarafta da bu soruyu soruyoruz. Çünkü çok büyük bir ihtimalle kısa sürede hukuksal düzenlemeleri yapay zeka devrediyor olacağız. Şu anda basit anlamda bunlar yapılabilir durumda. Belki de arabuluculuk gibi daha öncesinde bir ön kademeye yapay zekaya biz koyacağız. İki kişiyi inceleyecek, yapay zeka bir karar verecek. Orada anlaşılamıyorsa davaya bir insan bakacak. Ama iki kişi anlaşılıyorsa zaten o zaman hiç sorun olmayacak. İşte UYAP var mesela. Türkiye bu konuda öncü ülkelerden biri, altyapısı çok güçlü. Bütün dava dosyalarının arşivi. Biz şimdi programlarken ‘kaynak kod’ deriz bir yazılımı. Aslında o da kottur. Yani hukuk, kanun, bütün dava dosyaları da toplumun kodudur. Bizim orada yazılmış bir kültürümüz var, birikmiş yılların kültürü. Onu belki yapay zekaya inceleteceğiz bize çok daha güzel pratik çözümler üretecek ve oradan belki de problemleri, çatışmaları çözecek sistemler geliştireceğiz. İşte burada yapay zeka bunları yaparken, hukuk kavramının içine girerken nasıl bir etik yol izleyeceği, hangi etik okuluna göre kalacağı ayrı bir konu. Araç olarak kullanıldığında ne yapacağı ayrı bir problem. Bunlar da genel olarak yapay zekanın etik kavramı altında tartışılıyor.

Dediğiniz şekilde ilerlerse, daha objektif, daha tarafsız daha hızlı kararlar verilen ve manipüle edilemeyen bir yazılı kod sistemi, karar mercii ortaya çıkacak gibi görünüyor. Bu tabii ki faydalı ama eleştirimden yola çıkarak tekrar edeyim Hocam; insanın burada kendini pasivize etmemesi gerekiyor. Düşünmeyi akıl etmeyi, üretmeyi, yazmayı, konuşmayı, sohbet etmeyi, muhabbet etmeyi bırakmamamız gerekiyor. Yoksa bir yerde tıkanır diye korkuyorum.

Çok doğru.

REKLAM ALANI
ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.