Kalkmalı, seyretmeli kendini vahdet aynasında; suret tek ve mâna tek. Güzel bir karşılaşmaya sahip çıkmalı sonra. Bir vesileyle perdesi aralanan hakikatten artık yüz çevirmemeli… Tuba Kaplan & Dürdane İsrâ Çınar sahura doğru devam eden Ramazan Sohbetleri’nde bu kez; işgal, Yahudileşme temayülü ve işgalin karakterimizle ilintisi üzerine düşünürken kendi dönüşüm hikâyelerine de kapı aralıyorlar.
Tuba Kaplan: Allah için teninden, kendinden vermek üzerine düşünüyor bir karara varmak için zorlanıyordum ben de. Ayşe Şasa o günleri için; “Hastalığımın nedeni vahiyden uzak yaşamış olmak.” diyor. Hak ve Batıl bende keskin ayrılıyor, bakışım keskinleşiyor, vahyin tanıklığı Filistinlilerle her gün şah damarıma vuruyordu. Hâlâ takatim yoktu ki sabah uyandım bir son dakika ile İsmail Haniye’nin şehadetine tanık oldum. Kalk bir şeyler yap, Yasin filan oku derken kendime telaşla, durakladım ve acı acı gülümsedim. Ölü olan sensin Tuba, onlar şehid dedim, sen kendi ölü toprağını dağıt. Canları ve mallarıyla Allah için kendilerini veren Filistinliler karşısında tenim, bedenim ve saçlarım, küçüldük. Kalktım ve karar vermiştim artık. Başıma bir örtü aldım ve dışarı çıktım. Yasin. Velkuranil hakîm.