İstanbul’da yaşamak, iş stresi ve kalbe kazınan bir travma…Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nden Dr. Murat Kıyık, akciğer kanserinin sadece sigaraya değil, stres ve ağır yaşama ile de bağlantılı olabileceğini söyledi. Trafik, gürültü ve kalabalık gibi etkenlerin stresi arttırarak şehir yaşayışını zorlaştırdığını ifade eden Kıyık’a göre, hüznü kalbinde taşıyanlar daha fazla risk altında.
Türkiye’de her yıl yaklaşık 250 bin kişiye kanser teşhisi koyuluyor. Kanser türleri içinde en ölümcül olanlardan biri ise akciğer kanseri. Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Kıyık’a göre, İstanbul gibi kalabalık ve yüksek stresli şehirlerde yaşamak, hastalığa yakalanma riskini daha da artırıyor. İstanbul’daki yaşam tarzının tek başına bile kansere davetiye çıkardığını belirten Kıyık, “Trafik, gürültü, kalabalık, iş stresi gibi etkenler bu şehirde yaşamayı başlı başına yük haline getiriyor. Hayat kalitesi düştükçe, hastalıklar da artıyor. İstanbul’da yaşamak bana göre bir kanser sebebidir” dedi.
Strese ek olarak sigaraya başlama yaşı da kanserin yayılım hızını doğrudan etkiliyor. Kıyık’ın örnek verdiği bir vaka, Türkiye’de sigara ile mücadelenin ne denli kritik olduğunu ortaya koyuyor: “Bir hastam vardı, 33 yaşında kansere yakalandı. Babası 11 yaşında sigarayı eline vermiş. Kanser vücuda yayılmıştı, bir yıl bile dayanamadı. Gençlerde kanser çok hızlı ilerliyor.”
Özellikle son yıllarda kanser tedavisinde sıkça başvurulan immünoterapi yöntemine dikkat çaken Kıyık, yöntemin vücudun savunma hücrelerini güçlendirdiğini ifade etti. SGK’nın bu tedavinin bir kısmını karşıladığını hatırlatan Kıyık, “Immunoterapi sayesinde bağışıklık sistemi hastalıklı hücreleri tanıyıp yok ediyor. Klasik kemoterapiye yanıt vermeyen hastalar için bu yöntem gerçekten umut verici” şeklinde konuştu.
Avrupa ve ABD’de uzun yıllardır uygulanan akciğer kanseri tarama programlarının Türkiye’de de başlaması gerektiğini vurgulayan Kıyık, 2016’da konuyla ilgili bir çalıştay yaptıklarını ifade etti. Kovid-19 salgını sebebiyle henüz somut adım atılmadığını dile getiren Kıyık, “Oysa 20-30 yıl sigara içmiş bireylerin erken teşhisle hayatı kurtarılabilir” değerlendirmesi yaptı.
39 yıldır Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde akciğer kanserine yakalananları muayene eden Kıyık, “Beni akciğer kanseri üzerine çalışmaya sevk eden en önemli şey, hastaların mağdur olmasıydı” dedi. 90’lı yılların başında çok fazla akciğer kanseri vakası olduğunu anlatan Kıyık, “Kemoterapi yapan tıbbi onkolog neredeyse yoktu. Hastaları başka hastanelere yönlendirsek tedavi olanaksızdı. Bir hocamız kemoterapi öğrenmem için beni Çapa Tıp Fakültesi’ne yönlendirdi. Burada 1 yıl çalıştım, öğrenip hastaneye geldim. Ondan sonra da gelişmeleri takip ettim. İlk kez 5 yatak kapasiteyle açtığım kemoterapi ünitesi bugün 35 yatakla hizmet veriyor. Kapasite artışı hastaların artması anlamına geliyor. Bu da bizi üzüyor” diye konuştu.
Türkiye’de sigara içme yaşının 11’e düştüğünü Kıyık, “Kısıtlamaya rağmen sigara içme oranı artıyor. İnsanlara sigaranın zararı güzellikle anlatılmalı. Sigara toplumda hayatta bir şeyi başarma olgusu, bir statü gibi lanse ediliyor. Bazen amca, bazen dayı gençlerin eline küçük yaşta sigara vererek ilk adımı attırıyor. Çocuğun elinde sigara gördüklerinde ise büyümüş hissine kapıldıklarını söylüyorlar. Farkına varmadıkları şey ise, kanser gençlerde çok hızlı yayılıyor ve bu aileler için yıkım oluyor” vurgusu yaptı.