Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), disiplin ve emir-komuta zincirine bağlılığıyla tanınan köklü bir kurumdur. Ancak 202 yılında gerçekleşen yemin töreni sırasında yaşanan olay, sadece bir disiplin sorunu olarak değil, Türkiye’nin siyasi istikrarını hedef …
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), disiplin ve emir-komuta zincirine bağlılığıyla tanınan köklü bir kurumdur. Ancak 202 yılında gerçekleşen yemin töreni sırasında yaşanan olay, sadece bir disiplin sorunu olarak değil, Türkiye’nin siyasi istikrarını hedef alan daha derin bir provokasyon olarak değerlendirilmelidir. Beş teğmenin yürürlükten kaldırılmış bir yemin metnini resmi törenin ardından okumaları, basın önünde organize bir eyleme dönüşerek hükümetin kamuoyu nezdindeki itibarını zedeleme girişimi haline gelmiştir. Bu makale, olayın perde arkasındaki sorumlulukları ortaya koyarken, teğmenlerin nasıl provoke edildiğini ve bu eylemin hükümete karşı nasıl bir siyasi araç olarak kullanıldığını analiz etmektedir.
Teğmenlerin yürürlükten kaldırılmış yemin metnini ısrarla okumak istemeleri ve amirlerine yedi kez başvurmaları, askeri disiplin açısından ciddi bir ihlal olarak değerlendirilmiştir. Ancak olayın detaylarına bakıldığında bu durumun bireysel bir tepki olmaktan ziyade organize bir provokasyon olduğu açıkça görülmektedir.
Bu göstergeler, olayın basit bir disiplin ihlalinden öte, hükümeti zor durumda bırakmayı ve kamuoyu nezdinde siyasi bir tartışma yaratmayı hedefleyen bir eylem olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu olayda, sadece teğmenler değil, aynı zamanda komuta kademesi de ciddi sorumluluk taşımaktadır. Takım komutanları, bölük komutanları ve okul komutanı, bu eylemin gerçekleşmesinde ya ihmalkâr davranmış ya da bilerek bu provokasyona zemin hazırlamıştır.
Teğmenlerin yedi kez aynı taleple başvurmalarına rağmen, takım ve bölük komutanlarının gerekli disiplin tedbirlerini almamış olması büyük bir ihmaldir. Bu komutanların, alt kademedeki askerlerin disiplinini sağlama ve emir-komuta zincirini koruma sorumluluğu bulunmaktadır. Bu tür bir disiplinsizliğe göz yummak, askeri düzeni tehlikeye atmakla eşdeğerdir.
Olayın büyümesinde ve basına yansımasında en büyük sorumluluk okul komutanına aittir. Okul komutanı, bu tür yüksek profilli bir etkinliğin tüm organizasyonundan sorumludur. Olayın basın önünde gerçekleşmesi ve geniş bir yankı uyandırması, komutanın ya durumu hafife aldığını ya da bilinçli olarak bu provokasyona göz yumduğunu göstermektedir. Yüksek Disiplin Kurulu tarafından bazı idareci subayların TSK’dan ihraç edilmesi de bu sorumluluğun resmi olarak kabul edildiğini gösterir niteliktedir.
Bu komuta zafiyeti, sadece askerî disiplin açısından değil, aynı zamanda hükümete karşı planlanan bir provokasyona dolaylı destek sağladığı için de büyük bir güvenlik sorunu teşkil etmektedir.
Bu olayın sadece bir disiplin ihlali olarak değil, hükümete karşı bir siyasi provokasyon olarak değerlendirilebileceği açıktır. Türkiye, 15 Temmuz 2016’da Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından gerçekleştirilen hain darbe girişiminin ardından, devlet kurumlarında paralel yapılarla mücadele etmeye devam etmektedir. Bu yemin töreni olayı, benzer bir stratejiyi akıllara getirmektedir.
Teğmenlerin eylemi ve olayın basına yansıma şekli, hükümetin TSK üzerindeki kontrolünü kaybettiği algısını yaratmayı hedeflemiştir. “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı üzerinden oluşturulmak istenen algı, hükümetin Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı olduğu yönünde yanlış bir izlenim yaratmayı amaçlamıştır. Bu durum, özellikle laik kesimlerde hükümete karşı bir güvensizlik oluşturmayı hedeflemiştir.
Bu tür provokasyonlar, halkın hükümete olan desteğini azaltmak ve mevcut yönetimi zor durumda bırakmak için kullanılabilir. Teğmenlerin eylemi, sadece bir disiplin sorunu değil, aynı zamanda mevcut hükümeti hedef alan bir siyasi mesajdır. Olayın yaratmak istediği algı, hükümetin askerî disiplin üzerinde otorite kuramadığı ve devletin temel değerlerinden uzaklaştığı yönündedir.
FETÖ, geçmişte ordu içinde benzer yöntemlerle paralel yapılar oluşturmuş ve bu yapılar üzerinden devleti sarsmayı hedeflemiştir. Yemin töreninde yaşanan bu olay, FETÖ benzeri yapıların hâlâ ordu içinde etkili olabileceğini ve hükümete karşı planlı eylemler gerçekleştirebileceğini göstermektedir.
Bu olayın ardından kamuoyunda iki farklı algı oluşturulmaya çalışılmıştır:
Olay, bazı kesimler tarafından teğmenlerin “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı nedeniyle cezalandırıldığı şeklinde yansıtılmaya çalışılmıştır. Ancak gerçek, teğmenlerin yürürlükten kaldırılan yemin metnini okumakta ısrarcı olmaları ve disiplin kurallarını ihlal etmeleridir. Bu durum, Atatürk’ün ideallerine zarar vermekle kalmamış, aynı zamanda TSK’nın içindeki birliği ve disiplini de zedelemiştir.
Diğer bir kesim ise bu olayı TSK içinde hâlâ darbe yanlısı unsurların var olduğu şeklinde yorumlamıştır. Bu da TSK’nın kamuoyu nezdinde güvenilirliğini sarsmakta ve askerî kurumu siyasi tartışmaların içine çekmektedir.
Bu dezenformasyonlar, olayın sadece askerî bir mesele değil, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getirmeyi amaçlayan bir siyasi araç olduğunu göstermektedir.
2025 yemin töreni olayı, TSK içindeki disiplin sorunlarının ötesinde, hükümete karşı planlanan bir provokasyon olarak değerlendirilmelidir. Teğmenler arasında bulunan bazı provokatörlerin bu eylemi organize etmesi ve komuta kademesindeki ihmaller, olayın arkasında daha büyük bir planın olduğunu göstermektedir.
Bu olay, Türkiye’nin siyasi istikrarını sarsmayı ve hükümetin halk nezdindeki güvenini zedelemeyi amaçlayan bir girişimdir. Özellikle hükümete karşı kamuoyunda oluşturulmak istenen güvensizlik, bu provokasyonun en tehlikeli boyutudur. TSK içindeki bu tür provokasyonların önlenmesi için sadece bireysel disiplin cezaları yeterli değildir. Takım komutanları, bölük komutanları ve okul komutanlarının da sorumluluğu titizlikle incelenmeli ve bu tür girişimlere göz yumanlar cezalandırılmalıdır.
Türkiye’nin geçmişte yaşadığı FETÖ tehdidi ve benzeri yapılanmalar göz önünde bulundurulduğunda, bu tür provokasyonların sadece askerî değil, aynı zamanda siyasi bir tehdit olduğu unutulmamalıdır. Hükümetin, bu tür olaylar karşısında kararlı ve net bir tutum sergilemesi, hem TSK’nın disiplini hem de ülkenin siyasi istikrarı için hayati önem taşımaktadır.